Mavi Marmara
Dünya üzerinde insan hak ve hürriyetlerinin ihlal edildiği bölgelerin başında Ortadoğu coğrafyası geliyor. Milyonlarca insanın en doğal hakkı olan yaşama hakkına kastedilmesi yanı sıra yüz binlerce insan da haksız ve hukuksuz bir şekilde hapishanelerde özgürce yaşam hakkından mahrum ediliyor. Kaosa sürüklenen Suriye ve Irak’ta olduğu gibi Filistin’de yarım asırdır devam eden hak ihlallerine de bütün dünya gözünü yummuş durumda.
Tam bir açık hava hapishanesine dönüşmüş olan Gazze’deki abluka ve ambargoyu kırmak amacıyla uluslararası camiadan birçok vicdan sahibiyle Gazze Kara Konvoyu (Filistin’e Yola Çık) ve Mavi Marmara gemisinin de içinde bulunduğu Gazze Özgürlük Filosu gibi organizasyonlar düzenleyerek bu coğrafyada yaşanan hukuksuzluğu dünya kamuoyuna duyurmaya çalıştık, çalışmaya devam ediyoruz.
Mavi Marmara katliamı
İsrail, Şubat 2006’da yapılan Filistin seçimlerinin ardından, Gazze’ye siyasi ve ekonomik yaptırım uygulamaya başladı. 2007’den itibaren bu yaptırımları daha da artırdı. Gazze'yi havadan, karadan ve denizden ablukaya aldı. İnsan ve ticari mal giriş çıkışı sınırlandırdı. İsrail’in Aralık 2008 - Ocak 2009’da 22 gün boyunca sürdürdüğü Dökme Kurşun Operasyonu’yla da tüm yaşam kaynakları kurutulan Gazze’de tarım arazileri, okullar, iş yerleri ve evler yerle bir edildi. Halen Gazze’de 1,5 milyon Filistinli, bir açık hava hapishanesinde yaşam mücadelesi veriyor. Gazze halkının %72’si açlık sınırında yaşıyor, bunlardan %65’i çocuk. Çocukların %10’u fiziksel olarak gelişemiyor. Birleşmiş Milletler (BM) bu durumu “katlanılamaz” olarak tarif ediyor.
2010 Mayıs ayında 6 uluslararası sivil toplum örgütü (İHH İnsani Yardım Vakfı, Free Gaza Movement, European Campaign to End the Siege on Gaza, Ship to Gaza Greece, Ship to Gaza Sweden ve The International Committee to Lift the Siege on Gaza) toplanan bağışlarla temin edilen 6 bin tonluk insani yardımı Gazze’ye ulaştırmak için bir yardım filosu oluşturdu. Filo insani yardımla birlikte 750 aktivisti de taşıyordu. Almanya, Kuveyt, İsrail, İrlanda, İsveç, Yunanistan, Güney Kıbrıs, Fas, Yemen, Mısır ve Cezayir gibi 36 ülkeden gelen aktivistler arasında 15’den fazla milletvekili, 60’ın üzerinde uluslararası basın mensubu, sanatçılar ve Nobel Barış Ödüllü aktivistler de yer alıyordu.
Gazze’ye insani yardım götürmek amacıyla yola çıkan ve sadece yardım gönüllüleri ile insani yardım malzemesi taşıyan Mavi Marmara, Sfendoni, Challenger I, Eleftheri Mesogios, Gazze I ve Defne Y gemilerinden oluşan Gazze Özgürlük Filosu, 31.05.2010 günü İsrail askerlerinin hukuk dışı saldırı ve müdahalesiyle karşı karşıya kaldı. Bu saldırı esnasında ve devam eden süreçte 10 insani yardım gönüllüsü hayatını kaybetti, 56’sı ağır yaralandı. Filo katılımcıları hiç bir yasal dayanak olmaksızın hapsedildi, yaralılara kelepçe takıldı, bazı yaralılar günlerce hücrelerde alıkonuldu ve kendilerine işkence ve kötü muamelede bulunuldu. Filo katılımcılarının tamamı kötü muameleye maruz bırakıldı, hapsedildi, şahsi eşyalarına el konuldu ve gemilere çeşitli maddi zararlar verilerek birçok haksız uygulama yapıldı.
Gazze Özgürlük Filosu
- Neden Gazze?
36 ülke vatandaşını Gazze Özgürlük Filosu’na katılmaya teşvik eden şey Gazze’de yaşanan insani krizdir. Uluslararası Af Örgütü’nün, Oxfam’ın, Care International UK’nin, Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin ve BM’nin raporlarına göre Gazze’de yaşayan 1,5 milyon insanın 1,1 milyonu yiyecek yardımına muhtaç. Gazze’de işsizlik oranı %50’nin üzerinde. 2008’in Aralık ayında başlayan ve 22 gün süren İsrail saldırısında 313’ü çocuk ve bebek olmak üzere 1.383 Filistinli hayatını kaybetmiş, Gazze’nin zaten son derece sorunlu olan altyapısı iflas etmiş, kanalizasyon sistemi çökmüş, elektrik üretimi neredeyse sıfırlanmış, hastaneler ve fabrikalar yıkılmış ve kişi başına düşen sağlık hizmeti imkânı dramatik derecelerde azalmıştır. Gazze’deki hastanelerin pek çoğu en temel tedavi imkânlarına bile sahip değil. İsrail’in Gazze’ye yönelik Dökme Kurşun Operasyonu sonucunda Gazze’deki binaların %14’ü yıkılmış, ambargo altındaki bölgeye inşaat malzemelerinin girişine izin verilmemesi nedeniyle yıkılan binaların yerine yenileri yapılamadı.
31 Mayıs’ta yaşanan Mavi Marmara saldırısının ardından, İsrail, Gazze ablukasını “azaltana” kadar, Gazze’ye çay, ayakkabı, kağıt dâhil pek çok malzemenin girişi yasaktı. Gazze’nin ihtiyacı olan yardım malzemeleri İsrail’in ambargosu yüzünden bölgeye ulaşamıyordu. Bugün de Gazze’deki insani trajedi ambargo nedeniyle devam ediyor. İsrail’in uyguladığı Gazze ablukası devletler, BM İnsani Yardım Komisyonu ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi başta olmak üzere pek çok STK tarafından “yasa dışı” ilan edildi.
Filistin’in tamamında ve doğal olarak Gazze’de yaşanan insani trajedinin geçmişi sadece bu olaylara dayanmıyor. Bu sorun 70 yıldan fazladır Ortadoğu ve Avrupa’yı yakından ilgilendiren ve şu ana kadar çözüme ulaştırılamayan “en büyük uluslararası problem” olarak tarihteki yerini almış durumda. Sömürgecilik geçmişi nedeniyle Filistin sorunu doğrudan Avrupalı devletlerin sorumluluğu altındadır. Filistin meselesi 1947’den bu yana Avrupa’nın da sorunudur.
Mavi Marmara gemisiyle sembolleşen Gazze Özgürlük Filosu evrensel değerleri yücelten bir barış girişimidir. 36 ülkeden katılımcının yer aldığı filo; sayısız insan hakları ihlallerinin gerçekleştiği, en temel hak olan yaşama hakkının dahi ihlal edildiği, kıtlık tehlikesinin görüldüğü bir bölgeye yapılabilecek en insani girişimi gerçekleştirmiş, bölgede yaşayan 1,5 milyon insana yardım etmek istemiştir.
Tarihte Gazze Filosu’na benzer uluslararası girişimlerle pek çok yardım organizasyonu düzenlenmiştir. İspanya İç Savaşı sırasında başta Yeni Zelanda ve Avustralya gibi uzak coğrafyalar olmak üzere tüm dünyadan gelen insani yardımlar faşistlerin tüm engellemelerine rağmen İspanya halkına ulaştırılmıştır. 1941 yılında Almanya işgali altındaki Yunanistan’da yaşanan kıtlık döneminde, uygulanan ambargoya rağmen, Türkiye tarafından hazırlanan ve yardım malzemesi taşıyan onlarca Yunanistan’a ulaştırılmıştır. 1948-1949 yılları arasında Batı Berlin’e eski Sovyetler Birliği’nin uyguladığı ambargo, ABD ve İngiltere tarafından oluşturulan hava koridoruyla aşılmış, uçaklarla Batı Berlin’e iki seneye yakın süre ile yardım malzemeleri taşınmıştır. Çanakkale Savaşı sırasında Hindistan’dan kalkıp gelen Müslüman doktor heyeti gece gündüz durmaksızın yağan bombaların arasında yaralıları tedavi etmeye çalışmıştır. 1941 yılında Almanya işgali altındaki Yunanistan’da yaşanan kıtlığa çare olmak için Türkiye her türlü Alman tehdidine rağmen yardım malzemesi yüklü onlarca gemiyi yerine ulaştırmıştır. 1948-1949 yılları arasında eski Sovyetler Birliği tarafından Berlin’e uygulanan ve oradaki insanları açlığa ve ölüme mahkûm eden ambargo, ABD ve İngiltere tarafından açılan hava koridoruyla aşılmıştır. Yine 1992-95 arasındaki Bosna Savaşı sırasında abluka altında bulunan başta Saraybosna gibi kentlere her türlü zorluğa rağmen ulaşan yardım kuruluşları gibi. Yardım faaliyetleri 2. Dünya Savaşı’nda bile hiçbir ülke tarafından engellenmemiştir. Sayısız uluslararası anlaşmada yardım faaliyetleri yapan kuruluşlara dokunulamayacağı ifade edilmiştir.
“Neden Gazze?” sorusu bu gerçekler ışığında tamamen anlamsız ve önemsizdir. Önemli olan dünyanın neresinde olursa olsun, hangi milliyete, fikre, inanca ve felsefeye sahip olursa olsun yardıma muhtaç olanın yanında olmaktır. - Neden filo?
2008 Aralık-2009 Ocak dönemindeki Gazze saldırılarının akabinde, İsrailli yetkililer Gazze’ye insani yardım malzemesinin geçişine izin verdiklerini beyan etmişlerdi. Buna istinaden İHH İnsani Yardım Vakfı, 2009 yılının Ocak ayında Gazze’ye kara ve deniz yoluyla yardım götürmek için İsrailli makamlara başvuruda bulundu. Ancak sene içerisinde birkaç kez yinelenen bu başvuruya İsrail makamları tarafından yanıt verilmedi. Gazze’de yaşanan insani durumun kötüleşmesi üzerine uzun yıllardır Filistin’e yönelik çalışmalar yürüten vakfımız, geçtiğimiz ocak ayında ambargonun delinmesi ve Gazze halkına yardım ulaştırılması için "Filistin’e yol açık" adlı bir organizasyon gerçekleştirdi. Yüzlerce aracın katılımıyla kara yoluyla gerçekleştirilen organizasyonun ardından hedef, Gazze’ye yönelik ablukanın bu kez deniz yoluyla 9 gemilik insani yardım filosu ile delinmesiydi.
Türkiye ayağı İHH’nın koordinasyonunda gerçekleştirilen "Rotamız Filistin, Yükümüz İnsani Yardım" sloganıyla yola çıkan Gazze Özgürlük Filosu'nun partnerleri dünyanın farklı bölgelerinde Gazze için çalışmalar yapan The Greek Ship to Gaza Campaign, The Swedish Ship to Gaza, The Free Gaza Movement, The International Committee to End the Siege on Gaza, The European Campaign to End the Siege on Gaza (ECESG) gibi kurumlardı.
İnsani yardım filosu ile yıllardır ambargo altında bulunan, en temel insani ihtiyaçların bile karşılanamadığı ve Aralık 2008-Ocak 2009 arasında yaşanan 22 günlük İsrail saldırılarıyla tamamen yerle bir edilen 1,5 milyonluk Gazze için yeni bir yardım koridoru oluşturmak hedefleniyordu. Bu şekilde uzun süredir mahrumiyet içerisinde yaşayan Gazze halkının biraz olsun rahatlatılması amaçlanıyordu.
Önemli bir kısmı inşaat malzemelerinden oluşan 10 bin tonluk insani yardım malzemesi taşıyan insani yardım filosu, uzun süredir dünya kamuoyunun gündemine gelmeyen Gazze’yi yeniden güçlü bir biçimde uluslararası karar alıcıların, devletlerin gündemine getirmeyi ve bu şekilde bölgedeki ambargonun kaldırılması için güçlü bir inisiyatif oluşturulmayı hedefliyordu. Gazze’ye ulaşacak olan bu filonun taşıdığı yardım malzemeleri ile Gazze halkının temel ihtiyaçları karşılanacak, hastalar tedavi edilecek, İsrail saldırıları ile yerle bir olan okul, hastane ve sağlık merkezleri yeniden inşa edilecekti. Evsizler için barınaklar, Gazze halkı için rehabilitasyon merkezleri ve çocuklar için oyun parkları kurulacaktı. Bunun için Latin Amerika’dan Afrika’ya, Balkanlar’dan Orta Asya’ya, Ortadoğu’dan Uzakdoğu’ya kadar 36 ülkeden farklı dil, din ve ırktan yüzlerce insani yardım gönüllüsü Gazze’ye insani yardım ulaştırmak için bu filoda bir araya geldi.
Gazze Özgürlük Filosu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada yeni Gazze’lerin olmaması, bölge ve dünya barışının sağlanabilmesi için önemli bir fırsat olarak görülüyordu. Uluslararası barış gemilerinin Ortadoğu’nun içinde bulunduğu savaş ve kaos ortamından sıyrılması, bölgede yeni bir yumuşama oluşturması ve sorunların çözümüne yönelik yeni bir soluk getirmesi umuluyordu. 36 ülkeden 700’ün üzerinde aktivistin katıldığı organizasyon, Gazze halkına umut vermeyi ve akabinde ambargonun sonlandırılmasını, özelde bölge barışına, genelde dünya barışına katkıda bulunmayı hedefliyordu. Ancak insani yardım filosu Akdeniz’de uluslararası sularda seyir hâlindeyken İsrail hükümeti tarafından gerçekleştirilen bir saldırının kurbanı oldu. - Filoyu organize eden sivil toplum kuruluşları
- Free Gaza Movement
- European Campaign to End the Siege on Gaza
- İHH İnsani Yardım Vakfı
- Ship to Gaza Greece
- Ship to Gaza Sweden
- The International Committee to End the Siege on Gaza
- Filoda yer alan gemiler
- Mavi Marmara (Ülke: Komor, Kişi sayısı: 577, Yolcu gemisi)
- Defne (Ülke: Türkiye, Kişi sayısı: 20, Yük gemisi)
- Gazze I (Ülke: Türkiye, Kişi sayısı: 18, Yük gemisi)
- Eleftheri Mesogios (Ülke: Yunanistan, Kişi sayısı: 30, Yük gemisi)
- Sfendoni (Ülke: Togo, Kişi sayısı: 43, Yolcu gemisi)
- Challenger 1 (Ülke: ABD, Kişi sayısı: 20, Yolcu gemisi)
- Challenger 2 (Ülke: ABD, Kişi sayısı: 20, Yolcu gemisi, Arıza nedeniyle yolcuları Mavi Marmara’ya aktarıldı.)
- Rachel Corrie (Ülke: Kamboçya, Kişi sayısı: 20, Yük gemisi, Arıza sebebiyle bir gün gecikmeli olarak yola çıktı.)
- Filonun yük bilgileri
- Temel İhtiyaçlar: Yiyecek, tekstil ürünleri (giyecek, havlu, yatak takımı, ayakkabı, kumaş, halı, mutfak eşyası, yorgan, battaniye, mobilya ve yataklar)
- Tıbbi Gereçler: Tıbbi araçlar (ultrason tarayıcı aletleri, X-Ray aletleri, elektrikli hasta yatakları, dişçilik üniteleri, dişçilik aletleri, Doppler ekokardiyografi aletleri, tekerlekli sandalyeler, elektrikli tekerlekli sandalyeler, elektrikli engelli hareket araçları, sedyeler, yürüteçler, otoklav, mamografi aleti, mikroskoplar, kan sirküle makineleri, hemodiyaliz makineleri, radyoloji aletleri, koltuk değnekleri, ENT üniteleri, tomogrofi makineleri, ameliyat masaları, jinekolojik muayene koltuğu ve çeşitli tıbbi gereçler, ilaçlar)
- İnşaat Malzemeleri: Demir (750 ton), prefabrik evler (100 ünite), inşaat gereçleri (tuğla, kereste, sunta, inşaat iskelesi, boru tesisatı gereçleri, elektrikli aletler, plastik pencere çerçeveleri, cam, çelik tel, ölçü aletleri, el arabaları, çivi, monte aletleri, banyo armatürleri, boya, güç dağılım üniteleri, merdiven, izolasyon materyalleri, 3.500 ton çimento, 50 ton seramik tuğla yapıştırıcısı, 16 ünite çocuk oyun alanı, 2 konteyner tahta)
- Teknik malzeme: 2 elektrik güç jeneratörü, donanım gereçleri (elektrikli el aletleri, makineler, fırınlar), güç üniteleri (5 ünite 85 KWS - 2 ünite 145 KWS - 6 adet 150 KWS - 3 adet 165 KWS - 1 adet 100 KWS ve 1 ünite 35 KWS), güç üniteleri (80 ünite 1-2-5 KWS), ETC, 2 adet tuz arıtma ünitesi, 20 ton kâğıt
Katliam gecesi ve ilerleyen günlerde neler yaşandı?
- Rotamız Gazze
31 Mayıs 2010 sabahı İsrail askerleri tarafından uluslararası sularda gerçekleştirilen saldırıyla filo engellendi. Gemilerdeki herkes zorla İsrail’e götürüldü ve gemilerin yüklerine ve insanların özel eşyalarına el konuldu. 6 gemiden oluşan insani yardım filosunda 36 ülkeden 700’den fazla kişi bulunuyordu. Filoyu oluşturan gemiler, 30 Mayıs günü Güney Kıbrıs açıklarında bir araya geldi. Aynı gün saat 16.30 sularında güneye doğru hareket eden gemilerin rotası, açık denizden kıyıya paralel olarak 70-80 mil mesafede idi. Gemiler ertesi sabah saat 10.00 sularında Gazze kıyılarının 75 mil açığına ulaştıktan sonra rotalarını Gazze yönüne çevirerek gündüz saatlerinde Gazze Limanı’na varmayı hedefliyordu.
- Uluslararası sularda saldırı
30 Mayıs Pazar akşamı saat 22.30 civarında İsrail tarafından Mavi Marmara gemisinin kaptanına taciz ve tehdit mesajları gelmeye başladı ve radarda İsrail savaş gemileri ilk kez görüldü. İsrail tarafından gönderilen mesajlara Mavi Marmara gemisi kaptanı her defasında “yaklaşık 600 katılımcı ile açık denizden hareketle güneye doğru gidilmekte olunduğunu ve filoda bulunan insani yardım malzemelerinin Gazze’ye götürüleceğini” tekrar tekrar iletti. Ancak uluslararası sularda seyir hâlinde olan gemiye yönelik İsrail’in tehdit ve taciz mesajları devam etti.
- Yayına taciz
Bu esnada gemiden medyaya ve dünya kamuoyuna yayın yapan Türksat uydu frekansının ve uydu telefonlarının iletişimi İsrail tarafından kesilmeye başlandı ve İsrail savaş gemileri filoyu yakından takibe aldı. Savaş gemilerinin yaklaşması üzerine gemideki yetkililer olası bir İsrail müdahalesine karşı katılımcılardan can yeleklerini giymelerini istediler. Uydu bağlantısı ile gemiden yapılan tüm yayınlarda yardım filosunun organizatörleri, katılımcılar ve medya mensupları, barış amaçlı olan ve insani yardım malzemesi dışında hiçbir yük taşımayan gemilerin tek hedefinin Gazze halkının ihtiyaç duyduğu insani malzemeyi bölgeye ulaştırmak olduğunu defalarca tekrar etti.
- İnsani yardım filosuna savaş açtılar
Gece saat 03.00 sularına kadar savaş gemilerinin takibi bu şekilde devam etti. Bu saatten sonra ise 30 civarında zodyak ve 4 savaş gemisinin filonun etrafını saracak şekilde her yönden yaklaştığı açık olarak görüldü. Bu sırada etrafta denizaltılar ve yardım filosunun üzerinde helikopterler de belirdi.
- Gemiye çıkmadan ateşe başladılar
Saat 04.30 sularında yüzleri maskeli, elleri silahlı askerleri taşıyan hücumbotlar gemiye yanaştı. Her bir botta en az 10 İsrail askeri bulunuyordu. Botlardaki askerler gemiye çıkmaya çalışırken gemiye ateş edilmeye de başlanmıştı. Bu gelişmeler yaşanırken bir yandan da silahlı askerlerle dolu askerî helikopterler geminin üzerine gelerek gemiye asker indirmeye başladılar. Gemiye inen askerler etrafa gelişigüzel ateş ediyorlardı. Bu esnada tamamen silahsız olan gemi yolcularından birkaçı İsrail askerleri tarafından yakın mesafeden kafalarından vurularak öldürüldü, pek çoğu da yaralandı.
- Öldürmek için geldiler
Geminin en üst katına indirme yapan İsrail askerlerinin gerçek mermilerle ateş açtıklarını gören yolcular, alt kattaki salonlarda tamamen savunmasız bir şekilde bekleyen bebek, kadın ve yaşlıları korumak için etrafta buldukları su şişesi, sandalye, sopa vb. cisimlerle kendilerini savunmaya başladılar. Üç İsrail askeri etkisiz hâle getirilerek silahları alınıp denize atıldı ve yaşanan arbedede hafif yaralanan İsrail askerleri tedavi için doktorların yanına götürüldü. Bu sırada gemide bulunan ve İsrail’in ilk anda fark etmediği için karartma uygulamadığı başka bir uydu frekansından yapılan televizyon yayını ile tüm dünya İsrail askerlerinin sivil aktivistlere yönelik gerçekleştirdiği katliama eş zamanlı olarak tanık oldu.. Şehit ve yaralı sayısının hızla artması üzerine beyaz bayrak sallayarak ateşi kesmeleri için askerlere çağrıda bulunuldu. Çağrıları dikkate almayan askerler bir süre daha ateşe devam ettiler.
- İsrail askerlerini aktivist doktorlar tedavi etti
İsrail askerlerine İngilizce ve Arapça olarak ateşi kesmeleri ve yaralıların hastaneye götürülmesi için sürekli anonslar yapıldı. Ancak tüm çağrılara rağmen askerler etrafını çevirdikleri salonların camlarından içerde bulunan aktivistleri hedef almaya devam ettiler. Bu sırada katılımcılar arasında bulunan bir kadın ellerini havaya kaldırarak askerlerin yanına gidip ateşi kesmelerini söyledi. İbranice bilen İsrail milletvekili Hanin Zuabi’nin de yardımıyla İsrail askerleri ile iletişime geçildi ve yaralı İsrail askerlerinin de hastaneye götürülmek üzere kendilerine verileceği söylendi ve artık katılımcılara ateş açılmaması istendi. Bunun üzerine katılımcılardan bir iki kişi ile bir doktor yaralı üç askeri teslim etti. İsrailli askerler yaralı askerleri teslim aldıktan sonra kendilerine yaralılarını teslim eden kişilere ateş açarak askerlerin ilk tedavisini gerçekleştiren doktoru kolundan vurdular. Sabah 05.00’dan akşam 19.00’a kadar, bazı yaralılar kanamaları olduğu hâlde gemide bekletildi. Doktorların yaralılara müdahale etmelerine izin verilmedi. Bazı yaralılara özellikle eziyet edildi, tekmelendi, silahlarla darp edildi; bazılarının ise yaralı hâlde iken üzerlerine ateş açıldı.
- İşkence gemide başladı
Gemiye hücumbotlar ve helikopterlerle asker takviyesi yapıldı, özel eğitimli K9 köpekleri gemiye alındı. Bu uzun bekleyişin ardından askerler salonda bulunan herkesi tek tek çıkış kapısına yönlendirdi. Burada üst araması yapıldıktan sonra elleri kelepçelenen katılımcılar açık güverteye toplandı. Kadınlar güvertedeki banklara, erkekler ise ıslak ve pis zemine diz üstü oturtuldu. İnsanların en doğal ihtiyaçlarını karşılamalarına dahi izin verilmedi. Havada dönüp duran devasa helikopter katılımcıları ıslatıyordu, yolculuğun büyük bölümü bu şekilde geçti. Helikopterlerin oluşturduğu sirkülasyon ise tek başına büyük bir işkenceydi. Katılımcılar güvertede, aşırı rüzgâr altında ve deniz suyu ile ıslatıldıktan sonra havalandırmaları kapatılmış iki salona toplandı, aşırı sıcak ve havasızlık dayanılmaz boyutlara ulaştı. Konuşmak, hareket etmek, ayakta durmak, askerlere bakmak her şey ama her şey askerlerin müdahalesi için yeterli nedenlerdi. Bu müdahaleler bazen sözlü bazen de fiili oluyordu. Uzun bir bekleyişten sonra gemi hareket etti. İnsanlar nereye götürüldüklerini bilmiyorlardı. Sabah 09.00’da başlayan zorlu yolculuk akşam 19.00’a kadar sürdü.
- Korsanlar gemiyi Aşdod’a kaçırdı
Akşam saatlerinde Aşdod Limanı’na varan Mavi Marmara’yı limanda katılımcılara insanlığa sığmayacak hareketlerle küfürler eden yüzlerce İsrailli karşıladı. Limanda uzunca bir süre bekletildikten sonra çok geç saatlerde tüm katılımcılar gemiden indirildi. Gemiden inmeden önce bir kez daha üst araması yapıldı, kelepçeleri çıkarılmış olanlara yeniden kelepçe takıldı. Gemiden indirilen herkesi iki polis sorgu alanına götürdü. Gemiden karaya ayak basar basmaz herkesin fotoğrafı çekildi. Sorgu çadırına girmeden önce arama çadırında insani yardım filosu katılımcıları çok detaylı, insanlık dışı bir aramadan geçirildi. Ardından sorgu çadırına alınan katılımcılardan İsrailli yetkililer tarafından hazırlanan sınırdışı belgelerini doldurmaları istendi. İnsani yardım filosu uluslararası sularda iken baskına uğramış ve gemidekiler istekleri dışında zorla Aşdod’a getirilmişti. Bu nedenle katılımcılar sınırdışı belgesini imzalamadılar. Sonra tüm katılımcıların parmak izleri alındı, fotoğrafları çekildi, sağlık kontrolünden geçirildi. Bu işlemlerin ardından dosyalar İsrail iç istihbarat birimi Şabak’a teslim edildi. Şabak özellikle katılımcılar arasındaki bazı isimler üzerinde durdu ve ilk andan itibaren bu kişileri sık sık sorguya aldı. İşlemler devam ederken yetkililer katılımcılara belirli belgeleri imzalarlarsa hemen havaalanına gidebileceklerini, aksi takdirde hapishaneye götürülerek en az iki ay tutuklu kalacaklarını söylüyorlardı. Katılımcıların büyük bir kısmı söz konusu belgeleri imzalamadı. Ardından herkes otobüslere ve tutuklu araçlarına bindirilerek hapishaneye doğru yola çıkarıldı. Bir buçuk saati aşkın süren yolculuk gece 03.00 sularında Berşeva Hapishanesi’nde son buldu.
- Özgürlüğe pranga
Kimse birbirinden haber alamıyor, telefon etmek isteyenlere izin verilmiyordu. Herkes iki ve dört kişilik hücrelere dağıtıldı. Katılımcıların kendi ülkelerinin konsolosluk yetkilileri ile görüşme talepleri “sonra” diyerek reddedildi. Koğuşlarla ilgili her türlü iş katılımcılara yaptırıldı: taşınacak malzemeler, dağıtılacak olan her şey, yemekten sonra yapılacak temizlik vb. Görevliler sürekli olarak gürültü çıkartıp iki gece boyunca uyumamış olan katılımcıların dinlenmesine izin vermediler. Her saat başı demir kapılara hızla vurarak hücrelerdeki herkesin ayağa kalkması istendi. Herkese tekrar tekrar ismi, nereden ve neden geldiği soruldu. 2 Haziran gecesi saat 01.00’dan itibaren koğuşa gelen görevliler isimleri tek tek okuyarak herkesi gruplar hâlinde götürmeye başladılar. Bu işlem öğlene kadar sürdü. Bazı gruplar gece saat 03.00’te havaalanına ulaşırken bazıları ise ancak öğleden sonra havaalanına ulaşabildiler. Gemi katılımcıları havaalanına giderken yine karga tulumba transfer araçlarına bindirildi. Bazı aktivistler 2,5 metrekarelik cezaevi araçlarına 6 kişi itiş tıkış zorla bindirilerek iki saatlik yolu bu şekilde gitmek zorunda bırakıldı. Havaalanına getirildiklerinde pasaport işlemleri yapılırken herkes sınır dışı kâğıtlarını imzalamaya zorlandı. Uzun uğraşlardan sonra katılımcılara bu belgelerin üzerine İsrail’e kendi istekleri dışında getirildiklerinin yazılması için izin verildi. Pasaport işlemlerinin tamamlanması için beklenen süre boyunca sürekli olarak askerlerin sözlü tacizleri devam etti. Askerler çıkan her arbededen sonra birbirlerini kutluyor ve komutanları tarafından takdir ediliyorlardı.
- Geride kimseyi bırakmayacağız
Pasaport işlemleri tamamlananlar, Türkiye’den gelen uçaklara peyderpey alınmaya başlandı. Uçaklara ilk binenler neredeyse 12 saat boyunca uçakta tüm katılımcıların işlemlerinin tamamlanmasını beklediler. Bazı katılımcılar havaalanında sorguya alınan İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım'ın sorgudan çıkarılıp uçağa bindiğini görene kadar uçaklara binmeyi reddetti. Yetkililere bu kişiler gelmeden uçakların hareket etmeyeceği bildirildi. İsrail yetkilileri ısrarla geride kimse kalmadığını, herkesin uçaklarda olduğunu söylüyordu. Sorgu odasında tutulanlar serbest bırakılmadan hiçbir yere gidilmeyeceği bir kez daha kesin bir dille ifade edildi. Sonunda orada bulunan bir görevli sorgu odasına giderek buradaki dört kişiyi çıkarttı ve pasaport işlemlerini yaptırdı. Türkiye’den gelen milletvekilleri ve konsolosluk görevlileri ile birlikte uçağa binildi. Uçakta son liste kontrolleri yapıldıktan sonra geride ağır yaralı oldukları için İsrail’deki hastanelerde tedavi gören beş kişi bırakılarak şehit ve yaralılarla birlikte Türkiye’ye doğru yola çıkıldı. Havaalanında katılımcıların özel eşyalarının akıbeti sorulduğunda başka bir uçakla gönderileceği söylendi ancak Türkiye’ye gönderilenler ekseriyetle boş valizler, parçalanmış telefonlar, kameralar vb. eşyalar oldu. Çok sayıda elektronik eşyaya İsrail yetkilileri tarafından el konuldu. Bu da tüm gemi katılımcıları için ciddi bir maddi kayıp anlamına gelmekteydi. Bütün bunlara ek olarak, ülkelerine dönen katılımcıların el konulan kredi kartlarının ve telefonlarının da İsrail’de kullanıldığı, gemide bulunan bilgisayar ve telefonların İsrail askerleri tarafından çalınıp satıldığı öğrenildi.
31 Mayıs 2010'dan bugüne
- Uluslararası kurumların saldırıya tepkileri
BM'den İsrail'i kınayan sert açıklama
BM Güvenlik Konseyi, İsrail'i operasyon sırasında meydana gelen sivil ölümlerden dolayı kınadı ve tarafsız bir soruşturma yapılmasını istedi. Konsey başkanı tarafından yapılan açıklamada, "10 sivilin hayatını kaybetmesine ve çok sayıda kişinin yaralanmasına neden olan eylemlerin kınandığı” bildirildi ve "Konsey, uluslararası standartlara uygun hızlı, tarafsız, güvenilir ve şeffaf bir soruşturma açılması çağrısı yapmaktadır" denildi.
İslam Konferansı Teşkilatı: İsrail, “devlet terörü” uygulamıştı
İslam Konferansı Teşkilatı (İKT) ülkelerinin Dış İşleri Bakanları, İsrail’in insani yardım filosuna saldırısının hemen akabinde Cidde’de toplandı. Cidde’de gerçekleşen toplantı sonucunda İsrail’in vahşi saldırganlığı kınandı, saldırı “korsanlık” ve “devlet terörü” olarak tanımlandı. İsrail’in uluslararası hukuku ihlal ettiği bildirildi. İKT üyesi olan ülkelere uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli tüm adımları atmaları çağrısında bulunuldu. Gazze’deki ambargonun ivedilikle kaldırılması gerektiği vurgulandı.
Arap Birliği İsrail’i kınadı
Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa: “İnsani yardım amaçlı yola çıkanlara yapılan bu saldırıyı kınıyoruz. Onlar insanlara yardım etmek istiyorlardı. Bir askeri hareket değillerdi. Herkes bu saldırıyı kınamalıdır” dedi.
Afrika Birliği İsrail’i kınadı
Afrika Birliği, İsrail’in insani yardım filosuna saldırısını kınadı ve uluslararası toplumu Gazze’deki ambargonun kaldırılması için harekete çağırdı.
Avrupa Parlamentosu, filo saldırısını şiddetle kınadı
Avrupa Parlamentosu Başkanı Jerzy Buzek, İsrail’i “eylemlerini acilen açıklamaya” davet etti. Buzek: “Avrupa Parlamentosu olarak Gazze’de uygulanan ambargoyu şiddetle kınıyoruz.” dedi.
Uluslararası Af Örgütü: Aşırı güç kullanılmıştır
Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International (AI)), Gazze’ye yardım götüren gemilere yapılan ve 10 kişinin ölümü ile sonuçlanan saldırının araştırılması gerektiğini söyledi. Uluslararası Af Örgütü’nün Ortadoğu ve Kuzey Afrika sorumlusu Malcolm Smart: “İsrail’in aşırı güç kullandığı açıktır” dedi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü: Saldırı, ivedilikle araştırılmalıdır
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch (HRW)), İsrail’in insani yardım filosuna saldırısından dolayı derin endişe duyduklarını açıkladı. HRW, saldırıda hukuksuz bir şekilde aşırı güç kullanılmış olabileceğini belirtti. HRW, İsrail komandolarının öldürücü bir şekilde güç kullandığını belirtti; olayla ilgili güvenilir ve tarafsız bir araştırmanın ivedilikle başlatılması gerektiğini açıkladı.
BM Güvenlik Konseyi ivedilikle toplandı
İsrail’in 31 Mayıs’ta insani yardım filosuna saldırısı üzerine T.C. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, BM Güvenlik Konseyi’ni acil olarak toplantıya çağırdı. 1 Haziran’daki BM Güvenlik Konseyi toplantısında Davudoğlu, BM’nin acilen soruşturma başlatmasını istedi. Davutoğlu: “Bu yakışıksız bir harekettir. İsrail’in tavırları, uluslararası hukukun derin bir şekilde ihlali anlamına geliyor. En basit anlatımla, bu, eşkıyalık ve korsanlıkla eşdeğerdir. Bu devlet tarafından işlenmiş bir cinayettir. Hiçbir mazereti olmadığı gibi meşruiyeti de yoktur. Böyle bir yolu izleyen bir ulus devlet, uluslararası kamuoyunun saygın bir üyesi olma meşruiyetini de kaybetmiştir” dedi. - Devletlerin saldırıya tepkileri
ALMANYA
Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle, İsrail ordusunun Gazze’ye yardım götüren gemilere saldırmasından derin endişe duyduğunu belirtti. İsrail’in saldırısıyla ilgili kapsamlı, şeffaf ve tarafsız bir araştırma yapılması gerektiğini söyledi.
ARJANTİN
Dışişleri Bakanlığı, uluslararası sularda düzenlenen saldırıyı kınadı. Can kayıpları nedeniyle derin üzüntü duyduklarını ve olay hakkında bir soruşturma açılması gerektiğini açıklayan Arjantin, durumu ciddileştiren şiddet eylemlerine ve Gazze ablukasına son verilmesini istedi.
AVUSTRALYA
Başbakan Kevin Rudd: “Avustralya hükümeti, böyle bir şiddete karşıdır, kınamaktadır. Kayıplar için üzgünüz. İsrail hükümeti derhâl bağımsız bir soruşturma başlatmalı ve sonuçlarını BM Güvenlik Konseyi ile paylaşmalıdır.”
AVUSTURYA
Avusturya Dışişleri Bakanı Michael Spindelegger: “İsrail saldırısı insanlık dışı ve şoke edici bir saldırıdır. Bu insanlık dışı saldırının acilen ve şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması gerekir.”
BELÇİKA
Belçika Dışişleri Bakanı Steven Vaneckere, İsrail’in Gazze’ye yardım götüren gemilere “oldukça orantısız” bir saldırıda bulunduğunu söyledi. İsrail’in bu ölçüde ağır güç kullanmayı tercih etmesinin “son derece üzüntü verici olduğunu” ifade etti.
BREZİLYA
Brezilya, İsrail büyükelçisini geri çağırdı. Brezilya Dışişleri Bakanı Celso Amorim: “Bu tür bir olay karşısında daha fazla şoke olamazdık. Umarım BM Güvenlik Konseyi güçlü bir deklarasyon kabul eder. Gerçekten BM’den gelecek bir eyleme ihtiyacımız var çünkü bu saldırı çok derin izler bırakacak. BM’nin önlem almasını ve İsrail'in de kendisinden istenene uymasını umuyoruz.”
ÇİN
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ma Caoşü: “Gazze’ye insani yardım götüren filoya gerçekleşen İsrail saldırısını kınıyor, BM’nin acilen harekete geçmesini bekliyoruz.”
DANİMARKA
Dışişleri Bakanı Lene Espersen, İsrail’in aşırı güç kullanmasını kınadı. İsrail’in Kopenhag Büyükelçisi, İnsani Yardım Filosu’na yapılan saldırının hemen akabinde bakanlığa çağrıldı.
FİLİSTİN
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Filistin’de üç günlük yas ilan etti. Filistin yönetimi BM Güvenlik Konseyi’nin acilen toplanmasını istedi. Hamas hükümetinin lideri İsmail Haniye, gemilere İsrail müdahalesini “acımasız bir saldırı” olarak niteledi. Haniye, basına yaptığı açıklamada: “BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’u, bu gemilerde bulunan dayanışma gruplarını korumak ve Gazze’ye güvenle gelmelerini sağlamak konusunda sorumluluklarını üstlenmeye çağırıyoruz” diye konuştu. Hamas ayrıca, İsrail askerlerinin Gazze’ye yardım götüren gemilere saldırısının ardından Araplara ve Müslümanlara, İsrail büyükelçiliklerinin önünde “başkaldırı” çağrısında bulundu.
FRANSA
Fransa Devlet Başkanı Nicolas Sarkozy yaptığı açıklamada İsrail’i “orantısız güç kullanmak”la suçladı. Elysée Sarayı’ndan yapılan açıklamada Sarkozy’nin “orantısız güç kullanımını kınadığı ve bütün kurbanların ailelerine başsağlığı dilediği” ifade edildi. Açıklamada: “Barış sürecini yeniden başlatmanın ne kadar acil olduğunu gösteren bu trajedinin detayları her yönüyle aydınlatılmalıdır” denildi. Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner, İsrail’in Gazze’ye giden yardım gemilerine düzenlediği saldırının “son derece şok edici” olduğunu söyledi ve soruşturma talep ettiklerini belirtti.
GÜNEY AFRİKA CUMHURİYETİ
Güney Afrika Cumhuriyeti, İsrail’deki büyükelçisini geri çağırma kararı aldı. Güney Afrika Cumhuriyeti Uluslararası İlişkiler Bakan Yardımcısı Ebrahim İsmail Ebrahim yaptığı açıklamada: “Büyükelçimizi, saldırıyı şiddetle kınadığımızı göstermek için geri çağırdık. İsrail’in yardım filosuna düzenlediği son saldırı, bölgedeki sorunlara kalıcı bir çözüm bulma çabalarına ciddi biçimde zarar vermiştir.” dedi.
HOLLANDA
Dışişleri Bakanı Maxime Verhagen: “Bu kadar insanın ölmesinden büyük şaşkınlık duydum. Olayın nasıl meydana geldiğini belirleyecek açık bir soruşturma başlatılmasını istiyoruz.”
ENDONEZYA
Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, saldırının, uluslararası sularda yapılmış yasa dışı bir operasyon olduğu, İsrail’in hesap vermesi noktasında Endonezya hükümetinin uluslararası kurumlarla iş birliği içinde olacağı kaydedildi.
İNGİLTERE
Gemilere yapılan saldırının “kabul edilemez” olduğunu belirten Başbakan David Cameroon, Gazze’ye ablukanın ivedilikle kaldırılmasının ve insani yardımların bölgeye özgürce gönderilmesinin önemini vurguladı. Dışişleri Bakanı Willian Hague yaşanan can kayıplarından üzüntü duyduğunu belirtti ve Gazze’ye yardım için tüm geçişleri açma çağrısında bulundu. İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague: “İsrail’in itidalli davranması ve uluslararası yükümlülükleri doğrultusunda hareket etmesi gerektiğini” söyledi. Orta Doğu Dörtlüsü Temsilcisi Tony Blair de İsrail’in Gazze’ye yardım götüren uluslararası filoya saldırısından şoke olduğunu belirterek olayla ilgili soruşturma açılmasını istedi.
İRAN
İran Meclisi Millî Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu, İsrail saldırısını sert bir dille kınadı. “Dünya barışı ve emniyeti için en büyük tehdit Siyonist İsrail rejimidir. Siyonist rejim İsrail, savaş suçu işliyor” denildi ve İslam Konferansı Teşkilatı (İKT), BM Güvenlik Konseyi ve uluslararası toplum göreve çağrıldı.
İRLANDA
Dışişleri Bakanı Michael Martin: “İsrail ordusunun insani yardım misyonu ile yola çıkan bir filoya düzenlediği saldırıdan dolayı ciddi endişe duyuyoruz. Böyle bir saldırı kabul edilemez.”
İSPANYA
AB ile ilişkilerden sorumlu Devlet Sekteri Diego Lopez Garrido: “Gerek İspanya gerekse dönem başkanı olarak AB adına bu saldırıyı en sert şekilde kınıyoruz. İspanya Dışişleri Bakanlığı olarak İsrail’in Madrid büyükelçisini izahat için acil olarak Dışişleri Bakanlığı’na çağırdık.”
İSVEÇ
İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt: “Bu saldırı bir uluslararası diplomatik krizdir. AB ülkeleri, saldırının ilk anından itibaren açık bir şekilde İsrail’i kınamaktadırlar.”
İTALYA
Dışişleri Bakanı Franco Frattini: “Gemilere saldırı bizleri şoka uğrattı. Sivillerin öldürülmesini en sert şekilde kınıyorum. Bu kesinlikle ağır bir eylem. Ciddi ve detaylı bir soruşturma istiyoruz. AB soruşturmaya dâhil olmalı ve gerçekleri açığa çıkarmalıdır.”
KATAR
Saldırıyı korsanlık olarak niteleyen Katar Emiri Şeyh Hamid bin Halife el Tani, adalet ve demokrasiden söz eden herkesi Gazze’deki ablukayı kaldırmak için harekete geçmeye çağırdı.
KÜBA
Dışişleri Bakanlığı: “İsrail hükümetinin yaptığı bu cani ve hukuk dışı saldırıyı ciddi bir şekilde kınıyoruz. Gazze’deki hukuk dışı, acımasız ve soykırım amaçlı abluka, acilen kaldırılmalıdır. Bu vesile ile Filistin halkına desteğimizi yineliyor, Doğu Kudüs’ün başkenti olduğu bağımsız Filistin devletinin kurulmasını destekliyoruz.”
LÜBNAN
Başbakan Saad Hariri: “İsrail saldırısı bölgedeki gerginliği tırmandırmıştır. Uluslararası toplum harekete geçmelidir.”
MALEZYA
Dışişleri Bakanı Datuk Seri Anifah Aman: “İsrail’in uluslararası sularda yaptığı saldırı uluslararası hukukun ciddi bir şekilde ihlalidir. BM Güvenlik Konseyi acilen toplanmalıdır.”
MISIR
Mısır’ın Gazze ile olan Refah Sınır Kapısı gerekli tıbbi ve insani yardım ile hasta ve yaralı geçişinin sağlanabilmesi için açıldı.
NİKARAGUA
Devlet Başkanlığı sözcüsü Rosario Murillo: “Nikaragua, İsrail hükümetiyle diplomatik ilişkilerini askıya almıştır. İsrail, insani hukuku ve uluslararası hukuku açık bir şekilde ihlal etmiştir.”
NORVEÇ
Norveç Dışişleri Bakanı Jonas Gahr Store, işgal rejiminin yaptığı saldırıyı şiddetle kınayarak Gazze kuşatmasının derhâl kaldırılmasını istedi.
PAKİSTAN
Pakistan Dışişleri Bakanı Şah Mahmud Kureyşi: “İnsani yardım konvoyuna yapılan saldırıyı şiddetle kınıyoruz. İsrail’in Gazze’ye yardım götüren gemilere saldırısı, uluslararası hukukun ihlalidir.”
RUSYA
Rusya Dışişleri Bakanlığı: “Yaşananların tüm detaylarıyla açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Hiçbir hukuki neden olmadan sivil insanlara karşı silah kullanılmasının ve açık denizlerdeki gemilere el konulmasının, uluslararası hukuk normlarının çok net bir ihlali olduğu son derece aşikârdır. Bu olayı aynı zamanda, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail ablukasının acil olarak kaldırılması, Gazze halkının insani ve sosyal durumunun iyileştirilmesi için gerçek adımların bir an önce atılması gerektiğinin ispatı olarak görmekteyiz.”
SUUDİ ARABİSTAN
İsrail’in katliam yaptığını belirten Suudi Arabistan, uluslararası topluluğu “İsrail’in saldırganlıkları karşısında sorumluluklarını yerine getirmeye” davet etti.
SURİYE
Suriye, İsrail’in yardım gemilerine yönelik saldırısının sonuçlarını tartışmak üzere Arap Birliği Konseyi’ni olağanüstü toplantıya çağıran resmî bir muhtıra hazırladı.
ŞİLİ
Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı açıklamada, İsrail’in sivillere yönelik saldırısından üzüntü duyulduğu ve özellikle uluslararası sularda böyle bir güç kullanılmasının kınandığı kaydedildi.
TÜRKİYE
Başbakan Erdoğan: “Bu bir devlet terörüdür. İsrail tarafından yapılan bu saldırı, gerekçesi ne olursa olsun uluslararası hukuka tamamen aykırı bir devlet terörüdür, mevcut İsrail hükümeti bölgede barış istemediğini açık ve net olarak ortaya koymuştur. Bu, bölge barışını tehdit ettiği kadar, kendi halkına da huzur getirmeyecek bir davranıştır. Bu insanlık dışı saldırıya sessiz ve tepkisiz kalmayacağımızın bilinmesi gerekir.”
VATİKAN
Gazze’ye insani yardım taşıyan gemilere İsrail tarafından yapılan saldırı sonrası yaşanan gerilimi kaygıyla izlediklerini kaydeden Vatikan basın sözcüsü Peder Federico Lombardi: “Bu son derece acı bir olaydır. Özellikle de insanların öldürülmüş olması üzüntü vericidir” dedi.
VENEZUELA
Devlet Başkanı Hugo Chavez: “İsrail; lanetli, terörist ve katil bir ülkedir. Çok yaşa Filistin!"
YENİ ZELANDA
Başbakan John Key: “Bu trajik ve kabul edilemez bir olaydır. Açıkçası çok endişeliyiz. İnsanların hayatını kaybetmesine neden olan şiddeti kınıyoruz.”
YUNANİSTAN
Yunanistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Dimitri Droutsas, Gazze’ye yardım götüren gemilere İsrail’in düzenlediği askerî operasyon için: “Bu derecede şiddet haklı gösterilemez, bunun hiçbir gerekçesi olamaz, kınıyoruz” dedi. Yunanistan, İsrail’in Atina Büyükelçisi’ni Dışişleri Bakanlığı’na çağırdı ve tepkilerini iletti. Ayrıca, Yunanistan İsrail ile aralarındaki “Minoas 2010” kodlu hava tatbikatını da iptal etti. - BM Mavi Marmara Raporu sonuç bölümü
260. Filoya yapılan saldırı, İsrail hükümeti ile Filistin otoritesi ve Filistin halkı arasında devam eden sorunlar bağlamında değerlendirilmelidir. Yaşananlar, tarafların kendi yüklendikleri misyonu yerine getirirken pozisyonlarının doğruluğuna olan derin inançlarını ortaya çıkarmıştır. Mevcut koşullarda önemli bir değişiklik olmaması hâlinde benzer felaketlerin meydana gelmesi muhtemeldir. Güç ve iktidarın, adil ve eşit koşullar oluşturma bilincine sahip olması durumunda daha değerli olduğu unutulmamalıdır. Barış ve saygı, karşıt görüşteki birinden zorla alınmaya çalışılmamalı, kazanılmalıdır. Adil olmayan bir zaferin kalıcı bir barış getirdiği görülmemiştir.
261. Misyon, 31 Mayıs 2010 tarihinde Gazze’de bir insani krizin mevcut olduğuna dair kesin bir sonuca varmıştır. Kaynaklardan elde edilen kanıtların üstünlüğü, aksi bir görüşe varmaya izin vermeyecek derecede güçlüdür. Bu durumun inkârını, herhangi bir rasyonel temelde desteklemek mümkün değildir. Buradan çıkan sonuçlardan biri de, tek başına bu sebeple bile ablukanın yasa dışı ve hukuken kabul edilemez olduğudur. Ablukanın yasallığını ortaya koymak için aranan gerekçeler ne olursa olsun durum böyledir.
262. Bu sonuçtan birtakım neticelere varılmıştır. Temel olarak, İsrail Savunma Kuvvetleri’nin Mavi Marmara’ya açık denizde, ilgili şartlar altında ve gösterilen sebeplerle müdahalesi açıkça kanunsuzdur. Özelde bu eylem, en azından Birleşmiş Milletler Sözleşmesi Madde 51’deki şartlar çerçevesinde hiçbir şekilde savunulamaz.
263. İsrail, ablukayı güvenlik gerekçesiyle haklı göstermek istemektedir. Diğer tüm devletler gibi İsrail de barış ve güvenlik içinde yaşama hakkına sahiptir. Gazze’den İsrail topraklarına roket ve diğer mühimmatların atılması, uluslararası hukukun ve uluslararası insani hukukun ciddi anlamda ihlalini teşkil etmektedir. Ancak Gazze’deki sivil halkın topluca cezalandırılması şeklindeki bir misilleme, mevcut şartlarda veya başka herhangi bir koşulda meşru değildir.
264. İsrail askerlerinin ve diğer personelinin filo yolcularına karşı davranışı, sadece orantısız olmakla kalmayıp gereğinden oldukça fazla ve olağanüstü şiddet boyutunda,olup, kabul edilemez bir vahşet düzeyinde ortaya konmuştur. Bu davranış, güvenlik gerekçesiyle veya başka bir gerekçeyle meşru görülemez veya görmezden gelinemez. Bu, insan hakları hukuku ile uluslararası insani hukukun ağır bir şekilde ihlalidir.
265. Misyon, kendisi için belirlenen çalışma süresi içerisinde tüm ihlallerin tatmin edici şekilde kapsamlı bir listesini derleyememekle beraber, pek çok ihlal ve saldırının işlendiği görüşündedir. Dördüncü Cenevre Konvansiyonu’nun 147. maddesindeki şartlara göre, aşağıdaki suçların kovuşturulmasını destekleyecek açık kanıtlar bulunmaktadır:
• Kasıtlı adam öldürme
• İşkence veya insanlık dışı davranış
• İnsan bedenine ya da sağlığına yönelik kasıtlı eziyet ya da yaralama
Misyon, İsrail’in, uymakla yükümlü olduğu uluslararası insan hakları hukukunu, aşağıdaki maddeler de dâhil olmak üzere birçok kez ihlal ettiği kanaatindedir:
• Yaşam hakkı (madde 6, ICCPR / Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi)
• İşkence ve kötü, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ya da ceza (madde 7, ICCPR; CAT/İşkence ve Diğer Zalimane, Gayriinsani ve Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme)
• Kişinin özgürlük ve güvenlik hakkı ile keyfî tutuklama veya gözaltı dokunulmazlığı (madde 9, ICCPR)
• Gözaltına alınanların insanca ve insan onuruna saygılı bir şekilde muamele görme hakkı (madde 10, ICCPR)
• İfade özgürlüğü (madde 19, ICCPR)
Tüm mağdurlara en uygun tedavi hakkı sağlanmalıdır. Misyon’un, hiçbir şekilde, bu listenin kapsamlı bir liste olduğunu ifade ettiği anlaşılmamalıdır.
266. Misyon, İsrail mercilerinin kanunsuz olarak el konulan malları alıkoymasının devam eden bir suç olduğunu ve İsrail’in söz konusu malları derhâl iade etmeye çağrıldığını belirtmektedir.
267. Daha ciddi suçların gizlenen failleri, İsrail yetkililerinin yardımı olmaksızın teşhis edilememektedir. Bu kişiler, birisinin kendilerini teşhis etmek istediğini düşündükleri her seferde şiddetli tepki göstermişlerdir. Misyon, suçluları kovuşturmaya ve duruma açıklık getirmeye yönelik teşhis için İsrail hükümetinin iş birliği içerisinde olmasını samimi bir şekilde umut etmektedir.
268. Misyon, İsrail hükümetinin, askerî personelinin müdahil olduğu olayların soruşturulmasında iş birliği içerisinde olmayı ilk defa reddetmediğinin farkındadır. Bu olay üzerine Misyon, İsrail Daimi Temsilciliği’nin, takip etme talimatını aldığı görevin hiçbir surette kişisel konumları çerçevesinde Misyon üyelerine yönelik olmadığı şeklindeki teminatları kabul etmektedir. Ancak, İsrail ordusunun elindeyken meydana gelen yaşam kaybı gibi vakaları da içeren olayların soruşturulduğu başka bir durumda, İsrail hükümetinin, kendisi tarafından atanmamış veya büyük oranda temsil olunmadığı bir soruşturma heyeti ile iş birliği yapmayı reddetmesi üzücüdür.
269. Misyon, İsrail’in Daimi Temsilciliğine yönelik bilgi taleplerinin kabul edilmemesinden dolayı müteessirdir. İlk başta sunulan sebep, İsrail hükümetinin filo olayını araştırmak üzere kendi seçtiği kişilerden müteşekkil bağımsız kurulunu oluşturduğu şeklindedir. Bu sebeple ve aynı zamanda Genel Sekreter’in de benzer yetkilere sahip başka bir seçilmiş kurulun oluşturulduğunu açıklaması nedeniyle, Misyon’a, “buna yönelik ek bir İnsan Hakları Konseyi girişiminin hem gereksiz hem de verimsiz olduğu” söylenmiştir.
270. Misyon, bu iddiaya katılmamaktadır. Bu sebeple İsrail Daimi Temsilcisi’ne, Misyon’un raporunu, başka soruşturma kurullarının da görevlerini yerine getirmelerine fırsat verecek şekilde sunmasını ertelemesine dair talebini Misyon’a değil Konsey’e yöneltmesini önermiştir. Misyon, bugüne kadar Konsey’den bu konuda herhangi bir talimat almamış olup, Konsey’den gelebilecek olan bu yöndeki bir direktife olumlu yanıt vermek durumunda olduğunu dikkate almaktadır.
271. Türkel Komitesi ile Genel Sekreter kurulunun oturumlarını tamamlaması ışığı altında, Misyon, bu oluşumların görevlerini “dış olaylardan etkilenmeksizin” tamamlamalarına izin vermeyeceği şeklinde yorumlanabilecek herhangi bir beyandan kaçınacaktır. Misyon, bir inceleme sürecinde, şu andakine benzer koşullarda, inceleme konusunun kendi kendisini de incelemesi veya süreçte merkezî bir rol oynaması durumunda kamu güveninin yükselmediğini gözlemek suretiyle kendini sınırlandırmaktadır.
272. Bu raporun diğer kısımlarında, Misyon, kendisi için verilecek kararın beyan edilmesi durumunda görevini yeniden yorumlaması gerektiği gerçeğine atıfta bulunmuştur. Bu tarz meselelerin ortaya konuşunda, herhangi bir ön yargının mevcut olduğuna dair bir izlenimin verilmemesi önemlidir. Misyon, görevini, meseleyi herhangi bir peşin hüküm veya ön yargı olmaksızın ele alması gerektiği şeklinde tanımladığını belirtmek için özel dikkat göstermiştir. Tüm ilgililere, bu yaklaşıma özenle bağlı kaldığını temin etmek arzusundadır.
273. Filoyu oluşturan gemilerde yer alan yolculardan Misyon üyeleriyle görüşenler, üyeler üzerinde, kendilerini samimi olarak yardımseverlik ruhuna adamış ve Gazze sakinlerinin refahı için derin ve içten bir ilgiyle dolu kimseler olduklarına dair bir izlenim bırakmışlardır. Misyon, bölgede barış ve uyumun var olabilmesi için ihtilafların uzun değil kısa vadede çözümlenmesine dair sadece umudunu ifade edebilir.
274. Dokuz insan hayatını kaybederken pek çok kişi de ciddi şekilde yaralanmıştır. Misyon, sadece gemideki yolcular için değil, aynı zamanda yara alan askerler için de çok travmatik bir deneyim olan bu olayın derin psikolojik izler bıraktığını gözlemlemiştir. Misyon üyeleri, tüm ilgililerin ve özellikle de yaşamını yitiren kişilerin ailelerinin acılarını paylaşmaktadır.
275. Misyon, Gazze’de elim bir durumun mevcut olduğu yönündeki tespitinde yalnız değildir. Bu, “sürdürülemez” olarak nitelenmiştir. 21. yüzyılda asla hoş görülemez ve kabul edilemez bir durumdur. Herhangi biri tarafından oradaki insanların durumunun tatmin edici ve kabul edilebilir en temel standartlarda olduğu yönünde bir tanımlanma yapılması şaşkınlık vericidir. Taraflar ve uluslararası toplum, her ikisi de “gök kubbe altındaki kendi yerleri”ni eşit derecede hak eden hem İsrail hem de Filistin halkının tüm meşru güvenlik endişelerine acilen cevap veren bir çözüm bulmaları yönünde teşvik edilmiştir. Güvenlik hakkı ile insanca yaşama hakkının rekabet ettiği bu durumun açık ikiliği, ancak eski düşmanlıkların yerini adil ve eşit şartlarda yer alma bilincinin alması durumunda çözüme ulaştırılabilir. Taraflardan birinin, derinlere kök salmış acılarını bir yana bırakarak bu şekilde devam etme gücünü bulması zorunludur.
276. Misyon, uluslararası toplumun her ne sebeple olursa olsun pozitif adım atmakta isteksiz olduğu uzun süreli insani kriz durumlarına müdahale etme arzusundaki insani kuruluşların konumunu da göz önünde bulundurmuştur. Bu kuruluşlar çoğunlukla “bir şeylere burunlarını sokmakla” ve en kötüsü de “terörist” veya “düşman ajanı” olmakla suçlanmaktadırlar.
277. Krizleri hafifletmek için yapılan faaliyetler ile krizleri oluşturan sebeplere yönelik atılan adımlar arasında bir ayrım yapılmıştır. İkinci fiil, siyasi fiil olarak sınıflandırılmış olup bu sebeple insani olarak nitelendirilmek istenen gruplar için uygunsuzdur. Bu açıklama; bazı yolcuların sadece Gazze halkına malzeme teslim etmekle alakadar olmalarına karşın, bir kısmının abluka ile ilgili farkındalığı arttırmayı, bu sayede krizin tek çözüm yolu olarak ablukanın kalkmasını amaçlamaları sebebiyle yapılmıştır. İnsani krizler meydana geldiğinde üzerinde anlaşmaya varılmış bir müdahale şekli ve yargı alanı olabilmesi için, yardımseverliği insani eylemden ayrı olarak açıkça tanımlamak üzere bir inceleme yapılmalıdır.
278. Misyon, İsrail askerî kuvvetlerinin hukuksuz eylemleri sonucunda zarara uğrayanların zararının yeterli bir şekilde ve ivedilikle tazmin edilmesi önüne hiçbir engel konulmamasını içtenlikle ümit etmektedir. İsrail hükümetinin derhâl adım atması umulmaktadır. Bu adım, ülkenin uluslararası meselelerdeki kişisel dokunulmazlığına ve uyuşmazlığına dair üzücü şöhretini tersine çevirecek uzun yolun da başlangıcı olacaktır. Bu durum ayrıca, onların sorunlarına gerçekten sempati duyanların da, damgalanmaksızın kendilerini desteklemelerine yardımcı olacaktır.
Mavi Marmara davalar
Mavi Marmara hakkında dünya üzerinde yürütülen hukuki mücadelenin güncel durumlarının özeti için tıklayın.