Çin’i 1949’dan beri demir yumrukla yöneten Komünist Parti rejimi, 1980’lerin ilk yarısından itibaren toplumun farklı kesimlerinden yükselen değişim talepleri ile karşı karşıya kaldı. Dünyada Soğuk Savaş ürünü diktatör rejimlerin bir bir yıkıldığı bu yıllarda Çin’de Komünist Parti’nin hayatın her alanındaki mutlak kontrolü, yozlaşma ve siyasi çürüme kamuoyunda siyasal reform isteklerini kuvvetlendirmişti. Toplumun her kesiminden tarım, endüstri, bilim, savunma ve teknoloji gibi alanlarda daha özgürlükçü bir yapılanmaya gidilmesi, etnik gruplar üzerindeki baskıların kaldırılması, azınlık bölgelerine daha fazla özerklik verilmesi, dini özgürlüklerin tanınması, anayasal ve ekonomik reformların yapılması yönünde talepler yükseliyordu. Ancak Parti içerisinde radikal kanat reform taleplerine direnç gösterdi. Ekonomide liberalleşme ve verilen kısmi özgürlükler, daha fazla özgürlük isteyen üniversite öğrencileri, işçiler ve entelektüeller tarafından yeterli bulunmadı ve Komünist Parti’nin diktatörlük rejimine karşı Çin’in büyük şehirlerinde ve Doğu Türkistan, Tibet ve İç Moğolistan gibi etnik grupların ağırlıklı olarak yaşadığı pek çok bölgede ayaklanmalar başladı.
Nisan 1989’da toplumun farklı kesimlerden 100 bini aşkın insan Pekin’de Tiananmen Meydanı’nda toplandı ve günler süren protesto gösterileri tanklar ve askeri güç ile bastırmaya çalışıldı. Üniversite öğrencileri, entelektüeller ve işçilerin önderliğinde gerçekleşen gösterilerin odak noktası Pekin’de Tiananmen Meydanı idi. Bununla birlikte Şangay, Urumçi, Wuhan, Xi’an, Changsha gibi Çin’in diğer şehirlerinde de kitlesel protestolar oldu. İki ayı aşkın süren ve ülkenin diğer bölgelerindeki protestoları da tetikleyen Tiananmen gösterilerinin 4 Haziran’da bastırılması sırasında Çin resmi kaynaklarına göre 200-300 kişi hayatını kaybetti. Bu rakamın bağımsız kaynaklar tarafından 2.000-3.000’e kadar çıktığı bildirilmektedir. Tanklar ve gerçek kurşunlarla dağıtılmak istenen gösterilerde 7.000-10.000 civarında protestocunun da yaralandığı tahmin edilmektedir. Gösterilerin aşırı güç kullanarak dağıtılmasının ardından Çin hükümeti muhalif hareketin kalan unsurlarını baskı altına almak amacıyla geniş çaplı tutuklamalar yaptı ve yabancı basının Çin şehirlerine girişini yasakladı. Komünist Parti içerisinde de muhaliflerle işbirliği içerisinde olduğu düşünülen üyeler tasfiye edildi, pek çok üst düzey üye ev hapsine alındı.