İsrail’in 2010 yılında Gazze Özgürlük Filosu’na yönelik gerçekleştirdiği insan hakları ihlalleriyle yargılanmasının sağlanacağı ezber bozan bir dava açıldı. İsrail Savunma Güçleri’nin (IDF) Amerikan bayraklı gemiye yönelik gerçekleştirdiği kanunsuz saldırıdan dolayı tazminat talep eden üç Amerikan vatandaşı İsrail Devleti’ne karşı Mavi Marmara Avukatları eliyle 11.Ocak 2016’da Washington D.C.’de bir dava açtı.
Bu dava ABD’de diğer bazı Mavi Marmara davaları gibi ilk olma özelliğini taşıyor.
Amerikan Yerel Mahkemesi Kolombiya eyaletinde, 31 Mayıs 2010 tarihinde uluslararası sularda seyir halinde bulunan Amerikan gemisi Challenger I’da bulunan mağdurların zararlarının karşılanması için İsrail Devletine tazminat davası açıldı. Challenger I gemisi, İsrail Hükümeti tarafından söz konusu tarihte ve hala devam eden abluka altında olan Gazze’ye insani yardım ve tıbbi malzeme götürmek isteyen filonun bir parçası olarak seyrediyordu.
Üçü Amerikan vatandaşı olan dört davacı saldırının sebep olduğuher türlü stres, zarar ve kayıplar için tazminat talep etmektedir. İsrail saldırıdan bu yana geçen zamanda hiçbir sorumluluk ve yükümlülüğü kabul etmemiş ve mağdurlara herhangi bir tazminat ödememiştir. Amerikan gemisi İsrail tarafından iade edilmemiş olup ve hala İsrail’de alıkonmaktadır.
Mavi Marmara davalarının ABD ekibindeki hukukçulardan David Schermerhorn “Temel haklara saygı duyulmalı ve bu haklar Amerikan Mahkemelerince muhafaza edilmelidir. İsrail yetkilileri arasındaki söz konusu saldırıların sorumlularının zarar verenci eylemlerinden dolayı yargılanmasını istiyoruz. Silahsız sivillere karşı uyguladıkları gereksiz şiddet ve insani yardım malzemelerinin beraberinde kişisel eşyalarımızı çalmaları yanlarına kar kalmamalıdır” ifadelerinde bulundu.
Ezber bozan bir dava
Söz konusu dava, Birleşik Devletlerde meydana gelen ciddi suçlardan dolayı, ki mezkur olayda Amerikan Bayraklı gemi Amerika Birleşik Devletleri kanunlarının alanına girmektedir, yabancı bir devlete dava açmaya yönelik Yabancı Devletlerin Dokunulmazlık Yasası’ndaki (FSIA) özel duruma dayanması açısından ezber bozan bir davadır.
Davacıların danışman avukatı, Steven Schneebaum “Yabancı devletlerin Birleşik Devletlerdeki davalarda dokunulmazlığı vardır. Fakat bu dokunulmazlık bazı durumlarda terk edilir. Yabancı devletlerin unsurlarının Birleşik Devletler içerisinde fiziksel yaralanmaya yol açankanunlara aykırı davranışları ve dünyanın herhangi bir yerinde ABD vatandaşlarına karşı yapılan zarar verici eylemler söz konusu olduğunda, bu devletlere dokunulmazlık verilmez. Bu iki istisnanın da bu durumda bu davanın gerçekliklerine uygulanabilir olduğunu söylüyoruz.” dedi.
Profesör Ralph Steinhardt’a (George Washington Üniversitesi’nde uluslar arası hukuk uzmanı ve davacıların hukukçu takımı üyesi) göre “Challenger I’a yapılan saldırı uluslar arası hukukun açık bir ihlalidir, bu ayrıca savaş hukukunu, insan haklarını ve deniz hukukunu da içerir. Burada ABD Kongresi’nin verdiği yetkiye dayanarak bu yargılama Amerika Birleşik Devletler mahkemelerinin mesuliyetidir. Eğer durum tam tersine olsaydı, Amerika açık sularda İsrail gemisine saldırsaydı ve İsrail vatandaşlarına kötü davransaydı, İsrail yabancı devletler dokunulmazlık hukuku Amerika’ya dava açması için İsrail mahkemeleri devreye girerdi.
Bu dava ve dünyanın çeşitli yerlerindeki ulusla ve uluslararası davalarda mağdurları temsil eden hukukçular Sir Geoffrey Nice ve Rodney Dixon “Bu uluslar arası hukuk kurallarının ciddi bir şekilde sınanmasıdır, vatandaşların barışçıl bir şekilde protesto etme hakkı güçlü bir şekilde korunmalıdır. Hiçbir devlet cezasız kalmanın zevkini çıkarmamalıdır. Biz ayrıca Mavi Marmara’ya saldırıda hunharca katledilen Amerika vatandaşı Furkan Doğan için de California’da bir dava açtık. “ şeklinde konuştu.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi Tarafından Eylül 2010 tarihinde saldırı için verilen raporda, “Challenger I’ı engellemek için İsrail askerleri tarafından kullanılan güç ….. lüzumsuzdu, orantısızdı, aşırı ve uygunsuzdu, fiziksel bütünlük haklarını ihlal edecek miktarda idi…” şeklinde belirtilmiştir. Ayrıca, Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısı saldırı ile ilgili yapmış olduğu ön incelemesinde verdiği kararda Filoya karşı yapılan saldırı ve süregelen olayların ‘savaş suçu’olduğuna karar vermişti.
Davacılar hakkında
Dört davacının üçü Amerikan vatandaşı diğeri ise Belçika vatandaşıdır. Davacıların hepsi Gazze’dekilerin durumuna dikkat çekmek için çalışan iyiliksever yardım gönüllüsü ve aktivistlerdir. Her biri saldırının sebep olduğu fiziksel ve duygusal zarar ve stresin mağduru olmuşlardır. Amerikan vatandaşı olan David Schermerhorn yanı başında atılan bir ses bombası ile yaralanmış, bir gözünde kalıcı kısmi görme kaybına sebep olunmuştur. Davacılardan Huwaida Arraf, Amerika ve İsrail vatandaşıdır. Araf aynı zamanda Amerikalı bir avukat ve insan hakları aktivistidir. Araf, saldırı sırasında başını güverteye çarpmıştır. Kendisini kelepçelemesi ve başına bir şey geçirmeden önce İsrail askerlerinin fiziksel saldırısına uğramıştır. Belçika vatandaşı olan Margriet Deknopper plastik bir mermi ile vurulmuştur ve bu mermi ile burnu kırılmıştır. Amerikan ordusunun emektarı ve eski bir Amerikan diplomatı olan Mary Ann Wright onu ve diğerlerini gemi güvertesinde alıkoydukları zaman İsrail askerleri tarafından saldırıya uğramıştır.
Filodaki bütün gemilerin mağdurlarının avukatlığı için çalışan Stoke&White LLP (Londra) avukatlık bürosundan Hakan Camuz “Davacılar, bütün filodakiler gibi, Gazze’deki sivil insanların, halkın yaşadığı abluka zalimliğine ve vahim insani sonuçlarına dünyanın dikkatini çekmek için doğru olanı yapıyorlardı. Gazze sakinlerine gıda, tıbbi malzeme, yaşamlarını devam ettirmek için gerekli ihtiyaçları götürmek istiyorlardı. Fakat hukuksuz canice bir saldırı, şiddet ve kaba güç ile durduruldular. Söz konusu dava bu yaşananların telafi edilmesi için hukuk mücadelesi yürüteceğiz. Bu dava sadece tazminat kısmı ile ilgili olup, bu yönden telafi ancak İsrail’in uluslararası sulardaki saldırısının sonucunda oluşan maddi manevi kayıp ve zarara maruz kalan kişilerin tüm zararlarının tazmini ile mümkün olacaktır.” vurgusunda bulundu.