Aralarında İHH İnsani Yardım Vakfı’nın da bulunduğu çeşitli sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu İstanbul Barış Platformu yaklaşık 2,5 asırdır işgaller altında yok edilmeye çalışılan, Doğu Türkistan için sempozyum düzenliyor. Sempozyumla en temel insani hakları dahi ellerinden alınan, hayatta kalabilmek için göç etmek zorunda kalan, duvarlar arkasındaki Doğu Türkistan'ın sorunlarına dikkat çekilirken, Çin’in Doğu Türkistan’ın merkezi Urumçi’de yaptığı katliamlar ve insan hakları ihlalleri tartışılacak.
[video-35]
20-21 Mart 2010 tarihlerinde Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde düzenlenecek olan sempozyuma farklı ülkelerden çok sayıda akademisyen, düşünür, sivil toplum kuruluşu temsilcisi ve Doğu Türkistanlı katılacak. Katliamın tanıkları da sempozyuma katılarak yaşadıklarını anlatacaklar. Türkiye’de ilk defa düzenlenen Doğu Türkistan Sempozyumu’nu Çin yönetimi de yakından takip ediyor.
Konfüçyüs yapılanları görseydi “Bu bir soykırım” derdi
Konfüçyüs yapılanları görseydi “Bu bir soykırım” derdi” sloganıyla düzenlenen ve iki gün sürecek konferansta Doğu Türkistan’da son yıllarda yaşanan katliamlarla insan hakları ihlalleri raporlarla ortaya konulacak.
Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin Merkezi Urumçi'de geçtiğimiz yıl yaşanan olaylarda Çin polisleri şiddeti sınırsız bir şekilde kullanmış, binlerce insanın ölümüne sebep olmuşlardı.
18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Çin istilaları ile karşılaşan, 1949’da resmî olarak Çin’in otonom bölgesi ilan edilen Doğu Türkistan, hâlen işgal altında.
Tarihî Türkistan topraklarında, Kaşgar’da, Urumçi’de, Turpan’da insanlık suçları işleniyor. Temel insani hakları ellerinden alınan, zorla göç ettirilen, soykırımlara maruz kalan Doğu Türkistan halkı, özgürlüğüne kavuşmak istiyor.
Çin baskısı Uygur halkının üzerinde hiç eksik olmadı. Türkistan toprakları, son iki buçuk asırlık süreçte işgallerin, saldırı ve katliamların, emsalsiz baskı süreçlerinin odağı oldu. Telefonlar dinleniyor, evler gözetleniyor, iletişim ve haberleşme kısıtlanıyor.
Bir zamanlar dünyayı aydınlatan Doğu Türkistan şehir ve kasabaları âdeta nefes almanın bile yasak olduğu, etnik, dinî, ekonomik ve toplumsal baskıların artarak hayatın giderek daha da çekilmez hâle getirildiği, soykırımların yaşandığı beldelere dönüştürüldü. Katı doğum kontrol yöntemleriyle anne adaylarından çocuklarının çalınması; oruç tutmanın, camiye gitmenin yasaklanması; eğitim, istihdam, sağlık hizmetlerinin kısıtlanması gibi uygulamalar Doğu Türkistan halkı için günlük yaşamın bir parçası oldu. Genç Uygur kızları farklı Çin şehirlerinde ucuz işçi olarak çalıştırılmakta ya da fuhuş bataklığına sürüklenmektedir. Toplumun hayat damarı olan düşünür, entelektüel ve akademisyenler etkisizleştirilmekte ya da saf dışı bırakılmaktadır. Çin’in karartma politikaları nedeniyle, medya ve iletişim araçlarının kullanımına sansür uygulanmakta; Doğu Türkistan’da yaşananlar hakkında sağlıklı bilgi almak neredeyse imkânsız hâle gelmektedir.
Doğu Türkistan Sempozyumu; dünya liderlerini, BM, AB ve İKÖ gibi uluslararası organizasyonları ve devletleri, sıkıntılar içerisindeki bu coğrafyanın haklarının ivedilikle temini, Doğu Türkistan’da süregelen adaletsiz ve baskı dolu yönetimin derhâl son bulması için etkili olmaya davet ediyor.