Uluslararası Mülteci Hakları Derneği, İHH İnsani Yardım Vakfı, Mazlum-Der Mülteci Hakları Merkezi, Mülteci-Der, Türkistan - Der, Doğu Türkistan Maarif ve Dayanışma Derneği, Uluslararası Af Örgütü son dönemlerde artan ve mültecileri konu alan problemlere ilişkin basın toplantısı düzenleyerek ortak bir bildiri yayınladılar.
Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Başkanı Uğur Yıldırım: “Türkiye, 2 milyonu aşkın mülteciye ev sahipliği yapıyor. Sadece ekmeğimizi paylaşarak çözüm bulamayız. Halep koridorunun kapanma ihtimali mülteci sayısını arttırabilir. Mülteci sorunlarıyla ilgili acil çözüm gerektiren konular var” dedi.
Dünya genelinde mülteci hakları konusunda büyük sıkıntıların yaşandığını ifade eden Yıldırım, Türkiye ve dünyada bu alanda acil olarak çeşitli çalışmaların yapılması gerektiğinin altını çizdi. Mültecilerin dünya üzerinde insan kaçakçılığı ve insan ticareti yapan şebekelerin tuzağına düştüklerini, taciz edildiklerini, organ ticareti yapanların ellerine düştüklerini, sömürüldüklerini ve istismara uğradıklarını belirten Yıldırım, mültecilerin her geçen gün hayatlarını kaybettiklerine de vurgu yaptı.
İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Sekreteri Yavuz Dede ise, mültecilik artık yalnızca Türkiye'nin değil dünyanın bir sorunu olduğuna dikkat çekti.
Doğu Türkistan Maarif Derneği Başkanı Hidayet Oğuzhan: "Tayland'a sığınan 300 Doğu Türkistanlı’nın Çin'e iadeleri ve kurşuna dizilme tehlikeleri mültecilerin durumunu özetliyor." dedi. Oğuzhan, mülteciler için acil olarak yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini söyledi.
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü Murat Çekiç ise yaptığı açıklamada, Türkiye gibi Ürdün ve Lübnan’ın da Suriyeli mülteciler konusunda uluslararası camia tarafından yalnız bırakıldığını ve uluslararası camianın mülteciler konusunda üzerine düşen görevleri yerine getirmediğini açıkladı.
Mülteci konusuna dikkat çekmek için bir araya gelen sivil toplum örgütleri aşağıdaki ortak bildiriye imza attılar.
Mültecilerin yaşam hakkı en önemli öncelik olmalıdır!
Son dönemde artan ve mültecileri konu alan olay/problemlere ilişkin bu basın açıklamasını yapma zarureti hâsıl olmuştur.
Türkiye, sayıları 2 milyonu aşkın olduğu tahmin edilen mülteciye ev sahipliği yapıyor. Bu ülkemizin misafirperverliğini göstermekle birlikte tüm kamuoyuna vahim bir tabloyu da açıkça göstermek zorundadır; artık sadece evlerimizin kapılarını açarak, ekmeğimizi bölerek çözüm bulamayacağımız bir sorunla karşı karşıyayız.
Her gün yeni bir vakıa duyuyoruz; Edirne’de 3’ü çocuk 9 Afganlı mültecinin öldürülmesi, mültecilerin Romanya-Bulgaristan hattına geçmeye çalışırken meydana gelen tekne faciası, Türkiye’ye geçmek üzere Tayland’a sığınan 300 Doğu Türkistan uyruklu mültecinin Çin’e iade edilmek istenmeleriyle yüz yüze kaldıkları “kurşuna dizilme” tehlikesi gibi sıcak krizler yüzleşmek zorunda olduğumuz tablonun yalnızca bir yüzü.
Öte yandan soğukların başlamasıyla yersiz-yurtsuz insanların sığınacak bir damlarının olmayışı, soğuk zehirlenmesi vakıalarının mülteciler arasında artış göstermesi, mültecilerin yoğun olduğu bölgelerde sürekli tekrarlanan adli vakıalar, salt kılık-kıyafetine bakılarak ölüm tehlikesinin olduğu yerlere geri gönderilmek istenenler, geri gönderme merkezlerinin sağlıksız-güvenliksiz ortamları bizleri düşündürmektedir. Güncel bir başka sorun olarak Halep koridorunun kapanma ihtimaline karşılık başlayacak sayıları 2 milyona kadar varacağı tahmin edilen yeni bir mülteci akını haberleri de kaygılarımızı tetiklemekte.
Bu yoğun ve çaresiz nüfusun giderek artması insan ticaretini organize bir tehlikeye dönüştüren örgütlerin ekmeğine yağ sürmekte ve etkin bir denetimin olmayışı sebebiyle başta cinsel istismara dayalı kadın ticareti, zorla evlendirmeler, organ ticareti, iş gücü sömürüsü gibi mültecilere yönelik yaygınlaşan vakıalar tedirginliğimizi arttırmaktadır.
Tedirginiz, çünkü; bu denli kapsamlı bir problemle karşı karşıya olduğumuz halde gerek yetkililerde gerekse kamuoyunda lokal iyileştirmelerle, etkin olmayan çözümlerle mesele halledilmiş gibi bir algı var.
Tedirginiz, çünkü; sürekli artan mülteci sayısıyla orantılı olarak, kamuoyunda ve basın dilinde aynı oranda artan ve kendini “kaçak”, “yasadışı giriş yapan”, “kimliksiz” gibi tanımlamalarda gösteren mültecilere dönük ayrımcı/ötekileştirici/suçlayıcı bir dil var.
Tedirginiz, çünkü; mevzuat gelişmeleri tamamlanmaya çalışıldığı halde, bir türlü etkinleştirilemeyen kontrol mekanizmaları var. Savaşlardan kaçarak, canını zor kurtaran mülteciler sırf yanlarına pasaport/kimliklerini alamadıkları için “kaçak” damgası yiyebilmekte, her türlü haklarından onlara ilk rastlayan memurun iki dudağından çıkan bir sözle mahrum edilebilmekteler.
Bu bildiriye imza atan sivil toplum örgütleri olarak;
1. Yalnızca ve tek boyutlu bir mülteci problemi ile karşı karşıya olmadığımızı; buna bağlı olarak insan ticareti, fuhuş ticareti, göçmen kaçakçılığı gibi başka sorunların da giderek arttığını,
2. Öncelikli olarak Göç İdaresi Müdürlüğünün tüm organları ile birlikte derhal etkin bir şekilde kuruluşunun tamamlanması gerektiğini,
3. Etkin kontrol mekanizmalarının devreye sokularak mültecilerin etkin başvuru yollarının açılması gerektiğini,
4. Giderek artış gösteren gerek mültecilere yönelik gerekse mültecilerin sebep olduğu adli vakıalara ilişkin etkili kurumların devreye sokulması, gerekirse bu meseleye özgü kurumların kurulması gerektiğini,
5. Göçmen kaçakçılığı, fuhuş ve insan ticareti yapan çete/örgütlerinin mültecilerin zor şartlarından yararlanarak palazlanıp alan genişletmelerinin önüne geçilmesi ve bu suçlara özgü etkin-ağır-caydırıcı çözümler bulunması gerektiğini,
6. Soğukların başlamasıyla birlikte kışın zor şartlarında içerisinde bulundukları kötü koşulların katlanarak büyüdüğü mültecilerin barınak-sıcak yer ihtiyaçlarının acilen karşılanması gerektiğini,
7. Karşı karşıya kaldığımız yeni mülteci akınlarına hazırlıklı olabilmek adına, etkin-etkili-mükellef çözümler üretilmesi, bunun için başta mültecilerin ihtiyaçlarını gözeterek alanda çalışan sivil toplum örgütleri ile dirsek temasına geçilip ihtiyaç-beklenti-risk-çözüm analizlerinin yapılması gerektiğini,
8. Mülteci algısına yönelik ayrımcı/ötekileştirici/suçlayıcı dilin terk edilerek, “yeryüzü hepimizindir” düsturuyla kucaklayıcı/yaşam hakkını önceleyen/merhametli bir dilin kullanılması gerektiğini,
Gerek ilgili yetkililere gerekse kamuoyuna saygıyla bildiririz.
BİLDİRİYE İMZA ATAN SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ
ULUSLARARASI MÜLTECİ HAKLARI DERNEĞİ
İHH İNSAN HAK VE HÜRRİYETLERİ İNSANİ YARDIM VARKFI
MAZLUM-DER
SGDD (Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği)
MÜLTECİ-DER
ULUSLARARASI TÜRKİSTANLILAR DAYANIŞMA DERNEĞİ (UTD-Der)
DOĞU TÜRKİSTAN MAARİF VE DAYANIŞMA DERNEĞİ
ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ