ALLAH VAR PROBLEM YOK
Hep resimlerden tanıdım sizi. Kara kavruk tenlerinizle ve inadına umuda gülümseyen yüzlerinizle ışıktınız. Afrika denince aklıma, elinde boş tabaklarla sıraya dizilen cennet yüzlü, besmele boylu çocuklar, kucağındaki zayıf bebeğine sarılmış kırk kiloluk anneler gelirdi hep. Sonra içim sızlardı. Benden uzakta kardeşlerim vardı. Lakin elimi uzatsam tutabileceğim, adımımı atsam varabileceğim yer değildi ki Afrika…Benden fersah fersah uzaktaydı.
Sen iste, sen dua et Rabbin nelere kadir değil ki… Yeter ki duandan eksik etme mazlumları, mustazaf bırakılmışları. Yeter ki kesiştir yollarımızı diye aç ellerini Yaratan’a. Yeter ki nefes olmak iste, kardeşlerine ışık olmayı dile. Sen vermek istersin de kalbini, paylaştırmaz mı Rabbin, sevdiklerine?…Gün umutlarımızla doğar, yaşam dualarımızla şekillenirdi. Kul isteyince Rabbi verirdi. İşte böyle bir yakarışın ardından İHH’nın “AFRİKA KATARAKT PROJESİ” adı altında düzenlenen yardım organizasyonunun içinde buldum kendimi.
Her şey umutla başladı. Bu güzel projede yer almanın huzuruyla, aşılmaz denilen dağlar aşıldı, geçilmez denilen nehirler geçildi. Büyük bir istek ve heyecanla vardım Hartum’a ekip arkadaşlarımla birlikte. Attığım her adım, gördüğüm her obje yeni yeni kapılar aralıyordu bende. Keşfedilmeyi bekleyen kocaman bir dünya vardı önümde. Ve ben bir hüzün yumağıydım. Kâh bugüne kadar gerçek yoksulluk nedir bilmeyişime içleniyordum, kâh Afrika’yı bu hale getiren dünya müstekbirlerlerine kin duyuyordum. Daha kıtaya adım atar atmaz, kendi ülkemde sahip olduğum imkânların şükrünü yeterince yerine getirmediğimin bilinciyle sarsıldım.
Buradaki dünya anlatılmaz yaşanırdı ancak. Her cümlesini şükürle bitiren bir halk duydunuz mu? İçinde bulundukları bütün imkânsızlıklara rağmen “Allah var problem yok” diyen kara derili ama ak yürekli insanlar tanıdınız mı hiç!Ya gözüne bir huzmecik ışık vursun diye günlerce çöl yürüyüp gelen çocukları?... Ya sabırla ameliyat masasına uzanan ve ameliyattan önce doktoruyla birlikte dua eden hastalarınız oldu mu hiç? Fakirliğini, çaresizliğini, acizliğini, hastalığını bilen ama yüreğiyle size en asil insanların sinyallerini gönderen dostlarınız oldu mu sahi!... Hastasına evladı,kardeşi, gibi davranan, hastaları arasında dil-din-ırk ayrımı yapmayan yalnızca Allah rızasını gözeten, asla hastasını hor görmeyen, kendini onun yerine koyabilen,elindeki imkânsızlıkları imkana çeviren ve başarısını yalnızca Allah’a havale eden doktorlarınız oldu mu bir de …
Hiç abartı yok!...Hartum’da Rabbimin ayetlerini gördüm insanlar arasında. Mütevazılığı, insan sevgisini, insanlar arasında ayrımsızlığı… Kardeşlik hukuku burada sonuna kadar işliyordu. Ne hastalar birbirinin önüne geçmekte aceleciydi ne ameliyat ekibi kaprisli. Kimsede ama hiç kimsede “Karşıdaki küçük dağları ben yarattım!” küstahlığı yoktu. Hepimiz işimizi seviyorduk. Ve mazlumun duasını alma yarışı içindeydik. Belki de ömrümün en verimli günlerini geçiriyordum. Sevap defterim iyiliklerle dolup taşsa başka ne isterdim ki Rabbimden. Burada herkes bir elin parmakları gibiydi. Kibir, riyakârlık ve enaniyet Hartum’da ebedi yolculuğa çıkmıştı. Çalışanlar arasında güzel bir uyum ve dayanışma vardı. Ameliyat sırasında alınan her alet besmeleyle, alınıyor, her ameliyata Allah’ın adıyla başlanıyordu. Böylesine tevekkül içini titretiyordu insanın. Ara sıra kurulan Türkçe cümleler sıcak ve komik diyaloglar oluşturuyordu aramızda. “Ben var seni anlamak/anlamamak..” ameliyathanenin parolası gibiydi… Bir de Türkçe’deki ‘’Ü’’ ve ‘’Ö’’ harflerini söyleyebilseler… Ama Hartum’lu dostları, Türkçe öğrenmekte azimli gördüm… Türk ekipten kimi görseler “Var sen bana Türkçe öğretmek” diyorlardı . Ne diyeyim Rabbim hepsine kolaylık versin.
Aslında yazmak her birini uzun uzun anlatmak istiyor gönlüm. Çünkü ömrümün en bereketli günlerini Hartum’da bu güzel projede yer alan dostlarla geçirdiğime inanıyorum. Buradan ameliyathane ekibi Dr. Abdülhafız’a,Dr.Ehab’a,Dr. Muaviye’ye, Dr.Muhammed Sıddık’a, Dr.Muhammed’e,Dr. Selma’ya, Hüda ‘ya, Kevser’e, Novay’a, Abdülgavi’ye, Abdülmecid’e, Mery’e, Ömer Babamıza, Serhat Bey’e, Mehmet Bey’e, Murat Bey’e ve beraber gittiğim ekip arkadaşlarıma ve de Türkiye ile Hartum arasına köprü kuran İHH’lı tüm dostlara teşekkürlerimi iletiyorum.
Kötülüğün ışık hızıyla yayıldığı dünyada iyiliği artırmaya çalışan güneş yürekli dostlara selam olsun…
Hasret AYGÜN
Sosyal Güvenlik Kurumu ZONGULDAK