İHH İnsani Yardım Vakfı
0
Bağış Yap
Takip Et
TR
TRY
Kapat
  • Biz kimiz
  • Ne yapıyoruz
  • Ne yapabilirsiniz
  • Oturum aç
Bosna’dan başladık, 120 ülkeye ulaştık
İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım Türkiye Gazetesi'nden Gurbet Kalay Zorba’ya verdiği röportajda vakfın kuruluşunu, amacını, İslam dünyasına yapılan yardımları ve gelecek hedeflerini anlattı.
Arakan, Balkanlar, Bosna-Hersek, Filistin-Gazze, Pakistan, Suriye, Türkiye 30.09.2009

İHH’nın kuruluş öyküsünü anlatır mısınız?

Vakfımız 1992 yıllarının sonlarında Bosna Hersek de yapılan katliamlar karşısında mağdur insanlara yardım etmek amacıyla kuruldu. Sırbistan Bosna’daki Müslümanları acımasızca katlediyordu. Bosna ya gittik. Oradaki katliamları yakinen gördük. Büyüklerimizin söyledikleri tekrar hafızamızda yer etti. Geçmişte Rusların, Ermenilerin, Yunanlıların, Bulgarların Osmanlı topraklarında yapmış olduğu katliamları tekrar hatırladık. Demek ki savaş olunca insanoğlu kendini kaybedebiliyor. Bir daha katliam olmasın diye -ki bu katliamı Müslüman da yapsa aynıdır bizim için- masum insanlara karşı bir organizasyon gerçekleştirmek kurmak gerekiyor diye karar verdik. Ve Türkiye ye döndük Türkiye de bu çalışmaları başlattık.

3 kişi başladık

Önce üç kişi gittik. Üçümüz de gençtik Türkiye den gelen arkadaşlarımız vardı. Bunların bir kısmı orada şehit oldu. Malum savaşın ortasındaydık, kimse yardım getiremiyordu, açlık vardı, durmadan bombalar düşüyordu. Oraya yardım götürmek için ölmeye karar vermek gerekiyordu. Ve biz bu kararı verdik arkadaşlarımızla yardımları Sırpların arasından Saray Bosna’ya götürdük. Hatta bu bütün Dünya da yankı buldu nasıl olabilir nasıl götürülebilir diye. Ama Allah yardım etti ve bu çalışmalar sırasında arkadaşlarımızı şehit verdik. Allah onları şefaatine nail eylesin çok gayretli gençlerdi her türlü bedeli ödemeye karar vermişlerdi ve ödediler de. O dönemler gerçekten güzel hizmetler oldu. Hatta Sniper’ların insanları vurdukları anda sadece bir tane minibüs vardı bizim İHH’nın minibüsüydü. O minibüsle Saray Bosna’nın bir ucundan bir ucuna insan taşırdık. Bugün Saray Bosna’da yaşayan her çocuk bizim o minibüsümüze binmiştir o dönemlerde. İşte Bosna’dan başlayan bir serüven şu anda 120 ülkeye ulaştı.

Bombardımanın yoğun olduğu bölgelerden birinde, sahipsiz çocuklar konusunda bana şunları aktardılar: “Eğer siz bu çocuklara ilgilenirseniz merhametli olurlar. İlgilenmezseniz hepsi gaspçı, kaçakçı olur” Bunu da şu şekilde fark ettik ilk defa Bosna da bunu gördük. Hırvatistan’ın başkenti Zagrep’de bir Zagrep Cami vardır. Savaş sırasında birbirini kaybeden Boşnaklar orada buluşuyor. Bizimde merkezimiz oradaydı.Süreç içerisinde baktık ki küçük çocuklar ve genç kızlar kayboluyor. Biz oraya vakfımızdan nöbetçi arkadaşlar koyduk. Farkettik ki bu yetim çocuklar kaçırılıyor. Bu Marmara depreminde de oldu, bunların izi sürülemeyince unutulmuştur. Gazze’de veya Pakistan’da aynı şeyler olmuştur. Çünkü savaş ya da deprem bölgelerine sizinle beraber art niyetli başka örgütlerde gider. Biri organ mafyasıdır, biri misyoner teşkilatıdır. Yardım kuruluşları bulduğu çocukları kurtarır. Diğerleri bulduğu çocukları suç örgütlerine katmaya çalışır.

Sisteminiz nasıl işliyor, bölgeleri nasıl belirliyorsunuz?

Bizim öğrecilerimiz var. Yurt dışından buraya öğrenci getiriyoruz. Onlardan bilgi alıyoruz ve de 19 yıllık tecrübemiz var. Biz zaten bu 120 ülkeye gitmişiz ve bu ülkelerdeki problemleri kendimiz tespit etmişiz. Eğer bir bölgede okul ihtiyacı varsa orada yerel organizasyonlarla yerel yönetimlerle görüşüyoruz bazen bize arsa tahsis ediyorlar bazen bir bina tahsis ediyorlar, okul yapıyoruz. Özellikle Türkiye ile olan irtibatlarına da önem verdiğimiz için Türkçe eğitime de önem veriyoruz. Bazı yerlerde okul ihtiyaçlarının dışında mesela hastane ihtiyacı var özellikle Afrika da Hıristiyanlarla Müslümanların çok yoğun olarak yaşadığı bölgeler de ki Hıristiyanlar ciddi manada altyapıya sahipler. Bütün Avrupa ülkeleri onları destekliyor ve hakikaten gittiğimiz zaman gökdelenlerle gecekonduların iç içe olduğunu görüyorsunuz. Gökdelenlerin villaların olduğu yerler Hıristiyan nüfusunun yaşadığı yerler, öbür tarafta fakirliğin dibe vurmuş olduğu yerler Müslüman toplulukları. Biz buralarda hastaneler, klinikler, doğumhaneler açıyoruz.

Afrika’da 5 milyon civarında katarakt hastası vardır. Bu katarak çalışmasını başlattığımızda önce Somali’de gerçekleştirdik. Şuanda Afrika’nın birçok ülkesinde bu ameliyatları yapıyoruz 25.000 civarında hastamızın gözlerini açtık. Sağlık ekiplerinin bir kısmını Türkiye’den temin ediyoruz diğer bir kısmını bölgeden temin ediyoruz. Ayrıca burada tıp fakültesine getirip de okuttuğumuz gençlerimiz var. Bir kısmı göz doktoru olmuş bir kısmı başka alanlarda uzman oldular. Onlar da bize yardımcı oluyorlar. Gözü açılan sadece 25.000 kişi muayenesi olan, gözlük dağıtılan yüz binleri aştı. Ve önümüzdeki günlerde de yeni bir anlaşma yaptık. Etiyopya’da 10.000 kişinin daha gözünü açacağız.

Tüm bu yardımlar size ne hissettiriyor?

Şimdi tabii tedavi olma şansı yok 100 TL’ye bir göz açıyorsunuz çok ucuza açıyorsunuz. Bu adamın iki gözü görmüyor ve 18-20 yıldır. Şimdi bu adamın 18-20 yıl 200 TL’ye gözü açılacak ama açılmamış çok fakir yaşıyor. Bu arada kendisi dünyanın güzelliklerini görmüyor renklerden haberdar değil hep bir özlem içerisinde. Şimdi bizde görüntüler var. Diyelim ki 150-200 kişiyi bir gün önceden ameliyat ediyorsunuz. Ve ertesi gün hepsinin gözü aynı anda açılıyor. O insanlar ilk ışığı görür görmez bir sevinç çığlığı atıyorlar. O sevinç çığlığı o dualar hatta sevinçten oynamalar. Mesela bir kız çocuğu 7-8 yaşlarında doğuştan katarakt, hiç annesini görmemiş onu ameliyat ettirdik çocuk annesini kokusundan tanıdı bir sürü kadının içerisinde. Ne hissediyorsunuz? Yaşamak lazım onu... Yardım etmek işi dünyanın en güzel işidir en şanslı işidir. Şuna inanıyorum kim isterse Allah ona veriyor. Zaten dikkat ederseniz Türkiye’de bu yardım kuruluşlarının sayısı arttı. Yardım yapma duygusu daha da fazlalaştı, artık insanlar yardımlaşmayı istiyor.

Hafızanızdan silinmeyen bir hatıranızı anlatır mısınız?

Tabii birçok yere gittiğimiz için hafızamız bu konuda çok dolu. Gazze hadisesinde hemen yan tarafımıza bir bomba düştü hemen gidip baktık başı tamamen parçalanmış bir erkek cesedi, yanında 10 tane çocuğu var. Evin hanımında hiç ağlama yok çok metanetli, çocuklardan en küçüğü ağlamaya başladı büyüğü onu susturdu. Biz kamerayla gittiğimiz için bizi yabancı sandılar. Yani bir Filistinli kesinlikle ağlamaz. Sonra ben ağladım, ben ağlayınca hepsi ağlamaya başladı. O beni çok etkilemişti. Yine küçük bir kız çocuğu 9 yaşında. 7 yaşındaki diğer kız kardeşine diyor ki: ‘Bugün pijamalarını düzgün giyin üzeri de yırtık olmasın eğer vurulursak hastaneye gittiğimizde üstümüz başımız kötü olmasın.’

4. yetim buluşması var önümüzdeki günlerde. Bu konuyu da anlatır mısınız?

17 Ekim’de Türkiye de büyük bir yetim buluşması yapılacak. Türkiye’de yankı bulacak. Bir dönem Türkiye’deki sinemalarda yetimler, ezilen öksüzler, horlanan olarak bilinirdi. İnsanlar yetimleri çok seviyorlar yetimlere yardım etmek istiyorlar. Biz bunu daha da geliştirmek istiyoruz. Türkiye de ve yurt dışında yetim çalışması yapıyoruz. Şu anda 20.000’e yakın yetime bakıyoruz. Ayda 70 TL veriyoruz. Sadece nakit yardımı yapmıyoruz ayrıca bunların aileleri yaşıyorsa ailesi ile de ilgileniyoruz. Hedefimiz bu yetim programıyla beraber aylık 50.000 yetime bakacak seviyeye gelmek. Süreç içerisinde özellikle savaş bölgelerinin ve doğal afet bölgelerinin yetimlerine bakmamız gerektiği söylüyoruz çünkü art niyetli yapılardan ve örgütlerden ve organizasyonlardan bunları kurtarmak mecburiyetindeyiz.

Bülent Yıldırım kimdir, bize kendinizi tanıtır mısınız?

1967 doğumluyum Erzurumluyum. Rahmetli babam polis memuruydu. Türkiye’nin birçok yerini gezme imkânına sahip oldum. Memleketimin bir özelliği var. Sarıkamış şehitleri dediğimiz 90.000 insanın can verdiği o dağlar bizim yaylalarımızdı. Şehitlerle hep iç içe büyüdük. O dağlarda toprağı kazarsanız bir şehit kemiğiyle karşılaşırsınız. Orada yaşayan çocukların hemen hepsinde bir şekilde bir göç hikâyesi, acıyla yoğrulmuş bir hâtırası vardır. Hepsinin kafasında yaşadığımız topraklara ülkeye ve dünyaya ne türlü yardım yapabiliriz, insanların mutlu olmasını sağlayabiliriz diye bir düşünce vardır. Babamın memur olması birçok ili tanıma fırsatı sundu bana. Mesela Diyarbakır Bağlar semtinde görev yaptı 4 yıl kaldık. O bölgenin dokusunu da az çok öğrendik biliyoruz o bölgenin acılarını da biliyoruz. O nedenle sivil toplum kuruluşlarında çalışma isteği çok küçük yaşlardan itibaren oluştu. Daha sonra üniversite yıllarım oldu önce Bursa İktisatı kazandım. Daha sonra İstanbul hukuk ve sivil toplum kuruluşunun kurulmasında görev aldık ve bugüne kadar devam ediyoruz. Ve yine avukatlık yapıyorum. Avukatlık bürom var 6 arkadaşız ama ben çok fazla ilgilenemiyorum daha çok bu vakıf işleriyle ilgileniyoruz ama büromuz devam ediyor.”

İlgili haberler
Tümünü Gör
Bangsamoro’da Hatice Cemil Atay Eğitim Merkezi açıldı
Bangsamoro’da Hatice Cemil Atay Eğitim Merkezi açıldı
İHH İnsani Yardım Vakfı, Bangsamoro’da, Hatice Cemil Atay Eğitim Merkezi’nin açılışını gerçekleştirdi. Bin 868 metrekare olarak inşa edilen Hatice Cemil Atay Eğitim Merkezi, bölgedeki yetimlere barınma, eğitim ve ibadet olanakları sağlayacak geniş bir eğitim merkezi olarak hizmete açıldı.
29.11.2024
Bursa’da binlerin katıldığı Yetim Dayanışma Gecesi
Bursa’da binlerin katıldığı Yetim Dayanışma Gecesi
Bursa İHH tarafından “10. Yetim Dayanışma Gecesi” programı düzenlendi. Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin katkı sunduğu program, Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde 2 bini aşkın kişinin katılımıyla gerçekleştirildi.
Bursa, Yetim
25.12.2022
Uluslararası Kurban sempozyumu başladı
Uluslararası Kurban sempozyumu başladı
İHH, Kocaeli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen 2. Uluslararası İslam Kültür ve Medeniyeti Sempozyumu başladı.
Kurban
03.06.2022