Paranın Gücü mü? Hukukun Gücü mü?
Türkiye-İsrail arasında “İsrail ordusunun Mavi Marmara’ya açık denizde yaptığı hukuksuz saldırı” hakkında devam eden görüşmelerdeki son gelişmeler nedeniyle aşağıdaki hususlara dair kamuoyunu bilgilendirme gereği hasıl olmuştur:
İsrail ne yapmak istiyor?
İsrail ordusu ve kamuoyunda, sürecin başlangıcında asla özür dilenmemesi gerektiği, ancak ne kadar gerekiyorsa tazminat ödenerek İsrailli askerler hakkında açılmış olan davaların düşürülmesinin sağlanması görüşü ve çabası hâkimdi. İHH’yı Bakanlar Kurulu kararı ile terör listesine alan İsrail, düşmüş olduğu sıkıntılı sürecin faturasını İHH’ya çıkararak intikamını İHH’dan bu şekilde almayı planlıyordu. Obama’nın İsrail ziyareti ile gelen özür süreci sonrasında ise İsrail kamuoyu ve askerleri, Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesinin İsrail’in menfaatine olduğu konusunda ikna edildi. Her ne kadar İsrail ordusunun önde gelen bazı temsilcileri ve askerler Netanyahu Hükümeti’nin özür ile askerlerin hatalı olduğunu ikrar ederek kendi askerini sırtından bıçakladığını söylese de İsrail ordusu ve kamuoyunun geneli bu sürecin artık İsrail’e zarar vermemesi için bir an önce sonuçlanmasını istiyordu. Zira Mavi Marmara saldırısı sonrasında yalnızlaşan ve tüm dünyada tepki görerek önemli siyasi, ekonomik kayıplar veren İsrail, bu kayıplara engel olmak için zaten milyonlarca dolar harcıyordu.
Ne var ki, başlangıçta özür sürecinin yönetiminde önemli bir siyasi diplomatik kararlılık sergileyen Türkiye Hükümeti, daha sonra meseleyi zaten İsrail için çok kolay ve hazır olduğu tazminat konusuna indirgedi. Üstelik de benzer vakalarda uluslararası hukukun gerekleri bile örnek alınmadan tazminat hesaplama görüşmelerine başlandı. İsrail’in istediği de tam olarak buydu. Biran önce ödeme yapıp bu işi kapatmak. Yeter ki katiller yargılanmasın! Oysa İsrail yine iyi biliyordu ki, kendisi Almanya’ya ödete ödete bitiremediği tazminatla asla mutmain olmayıp her Nazi’nin cezasını çekmesini sağlamıştı.
İHH ve Filonun diğer organizatörleri, şehit aileleri, bu gemilere yardım malzemesi verenler ve tüm yolcular olarak tekrar altını çiziyoruz ki;
- Öncelikle Mavi Marmara Kudüs-Filistin mücadelesinin bir parçasıdır.
- Filo, Akdeniz’i geçerek Gazze’ye uygulanan insanlıkdışı hukuksuz ablukayı kırmak için yola çıkmıştır.
- İsrail her yönüyle tamamen açık bir şekilde uluslararası sularda uluslararası hukuku hiçe sayarak birçok ağır suç işlemiştir.
Bütün bunların karşılığında :
1. Ablukanın kaldırması,
2. Saldırının siyasi-asker tüm sorumlularının yargı önünde hesap vermesi ve cezalandırılması,
3. İsrail’insebep olduğu tüm maddi-manevi zararı ödemesi zorunludur.
Şehitlerimizin manevi şahsiyetine, onurlu mücadelelerine ve Filistin halkının onurlu mücadelesine ve Mescid-i Aksa’ya olan sorumluluğumuzun bir gereği olarak, abluka kalkmadan ve suçlular cezalandırılmadan tazminat konusunun konuşulması ve bu mahiyette bir anlaşmanın kabulü Kudüs’e ihanettir.
İsrail’deki kamuoyu araştırmaları gösteriyor ki, İsrail kamuoyu şehit ailelerinin ablukanın kalkması konusundaki ısrarının aşılması için Türkiye Hükümeti’nin gerekeni yapması ve bu konuda ABD’nin aktif olması gerektiğine inanıyor. Ancak esas kriz noktası komutanların yargılandığı dava. Çünkü İsrail, subay ve askerlerini bu durumdan bir an önce kurtarmak istiyor.
Türkiye’deki Mavi Marmara davaları; İsrail'in tüm ihlalleri için hem diğer ülkelerde hem de Filistin ve Mescid-i Aksa konulu davalara emsal teşkil edecek davalardır. Bu da İsrail’in hukuki koruma kalkanının delinmesi yanı sıra orta vadede Kudüs işgalinin kırılması için önemli bir adım anlamına gelmektedir.
Ortadoğu özelinde tüm dünyaya zulüm ve acıdan başka bir getirisi olmayan İsrail ile ilişkilerin geliştirilmesinin bugüne kadar ne Türkiye’ye ne de barıştan yana olan diğer dünya halklarına bir faydası olmuştur. Bu ilişki İsrail’in zulmüne, sebep olduğu acıya ve gözyaşına Türkiye’yi de ortak etmekten başka bir anlama gelmeyecektir. Barış isteyen halklar İsrail’in karşısındadır. Türkiye halkının tamamı Mavi Marmara’nın tarafında, İsrail’in karşısındadır. İsrail ile masaya oturup şehitlerin kanlarına bedel biçen tüm yöneticiler ve siyasi partiler bunu hesaba katmalıdır.
Sonuç olarak; defalarca yakından ateş ederek hunharca cinayetler işleyen katillere karşı 37 ülkeden insanın hak aradığı Mavi Marmara Ceza Davası’ndaki hukuk mücadelemiz devam edecektir. Bu mahkeme, insanlığın ortak vicdanı ile imtihandadır.
Türkiye yetkilileri, bu görüşmelerde suçluların cezalandırılmasını engelleyici bir anlaşmaya varacak olursa hem insanlığın onuru çiğnenmiş hem de vicdanlar yaralanmış olacaktır. Yapılacak bir anlaşma ile abluka ve davaların düşmesi gibi bir sonuç alınacak olursa kaybeden taraf Türkiye olacaktır.
Bugüne kadar kaybeden taraf zalim olan İsrail tarafıydı,bundan sonra da bunun böyle devam etmesini istiyoruz.
İHH İnsani Yardım Vakfı
EK: İsrail özür diledikten sonraki süreçte Filistin’de yaşanan ihlaller tablosu.
İSRAİL'İN SON DÖNEMDEKİ İHLALLERİ