Kalkınma ile çevre arasındaki uyumu bir türlü kuramamak günümüz insanının yaşadığı en büyük açmazlardan biri. Yer üstü ve yer altı kaynaklarının hızla endüstriyel kanallara aktarılması çevre üzerinde geri dönülemez tahribata yol açıyor. Bu denge bozuldukça iklimsel ve çevresel felaketlerle karşı karşıya kalıyoruz. Çevresel bozulmanın en somut hali ekonomileri hızla büyüyen Çin ve Hindistan gibi ülkelerde görülüyor.
Çevresel sorunlar sadece kirliliğe sebep olan ülkeleri etkilemiyor. Hava kirliliğine yol açan zehirli gazların atmosferde ciddi zararlara yol açması dünyanın farklı yerlerini de farklı düzeylerde tehdit ediyor. Küresel ısınmanın en çok etkilediği yerlerin başında Afrika kıtası geliyor. Henüz endüstrileşme sürecine girmeyen kıta şimdiden kuraklık, sel baskınları, toprak kaymaları gibi çevresel felaketlerin mağduriyetini yaşıyor. Kontrolsüz endüstrileşmenin faturasını bu sürecin yol açtığı çevre felaketlerinden etkilenen yoksul kitleler ödüyor.
Beklenen yağmurların yağmaması nedeniyle oluşan kuraklık, beraberinde önce hayvan ölümlerini peşinden de insan ölümlerini getiriyor. Yağış oranlarındaki düşüşle tahıl üretimi azalırken, benzer durum hayvan ölümlerine bağlı olarak et ve süt üretiminde de azalmaya neden oluyor. Gıda fiyatlarının yükselmeye başladığı bu tür ortamlarda ise yetersiz beslenmeden kaynaklı ciddi sağlık sorunları ve açlık sebepli ölümler gerçekleşiyor.
KURAKLIK yazıp 3072’ye SMS göndererek 5 TL bağış yapabilirsiniz.
Kuraklığa bağlı ortaya çıkan açlık felaketleri en başta toplumun en düşük gelir grubunu etkiliyor. Gıda krizi arttıkça yükselen fiyatlar karşısında alım gücü zayıf kalan bu grup, uzun kuraklık dönemlerinde ölüm kalım mücadelesi veriyor. Gelir adaletsizliği besin dağılımında da adaletsizliğe yol açıyor. Maddi durumu iyi olan kesimler (yani azınlık bir grup) açlık felaketinden etkilenmezken yoksul kitleler maalesef hayatları ile bedel ödüyor.
Yağışların azalması ile birlikte özellikle Somali, Nijerya, Etiyopya, Sudan, Güney Sudan ve Kenya son 30 yılın en ciddi kuraklık tehlikesi ile karşı karşıya. Sadece Somali’de şiddetli kuraklık ve yetersiz beslenmeye maruz kalan 950 bin çocuk kuvvetli ishal, yüksek ateş, kolera, kızamık gibi çeşitli hastalıkların tehdidiyle karşı karşıya. Kuraklığın etkili olduğu bölgelerde çöl iklimine en yatkın hayvan olan develer bile susuzluktan ölüyor.
Altı yıl aradan sonra Somali tekrar kuraklığa bağlı yeni bir açlık krizinin pençesinde. 12 milyon nüfuslu ülkede 6 milyon insanın hayatını riske eden büyük bir kriz yaşanıyor. 2011 yılında yaşanan ölümcül kuraklık sonrasında 250 bin insan hayatını kaybetmiş Kenya ve Etiyopya gibi ülkelere kitlesel göçler yaşanmıştı. Henüz 2011 krizinin yaraları tam manasıyla sarılamamışken maalesef ülke yeni bir açlık felaketinin eşiğinde.
İHH'nın Doğu Afrika çalışmaları devam ediyor
Doğu Afrika’yı saran kuraklık 2016 yılından beri gündemde olan bir konu. Zamanında önlem alınmazsa durumun 2017’de daha da kötüleşeceğine dikkat çeken raporlar yayınlandı. Geçtiğimiz yıl İHH, saha ziyaretleriyle bu duruma ilişkin gözlemlerini raporlaştırarak kamuoyu ile paylaşmış, yaklaşan büyük krize dair uyarmıştı. Ancak erken uyarı sistemleri bu açlık krizlerinin gelmekte olduğunu haber verse de BM’nin egemen olduğu uluslararası yardım sistemi önleyici özelliğe sahip değil. Türkiye’nin öncülüğünde İslam dünyası bu sistemin revize edilmesi için çalışmak zorunda.