İHH İnsani Yardım Vakfı
0
Bağış Yap
Takip Et
TR
TRY
Kapat
  • Biz kimiz
  • Ne yapıyoruz
  • Ne yapabilirsiniz
  • Oturum aç
Zoraki Vatan: Ürdün
Kurban 14.01.2013

Yusuf Korkmaz

2012 yılı kurban organizasyonu kapsamında Ürdün’e gidiyoruz. Despot Suriye rejiminin hava sahasını Türk uçaklarına kapatması dolayısıyla yolumuzu biraz uzatarak, her zamankinden farklı bir rotayla başkent Amman’a gün doğmadan bir iki saat önce iniyoruz ve Ürdün’ün en güneyinde yer alan Suud sınırındaki Akabe’ye doğru yola koyuluyoruz.

Akabe’de denizin karşı kıyısında birkaç kilometre ötede İsrail İşgal Devleti’nin Elad şehri yükseliyor. Diğer taraf Mısır, hemen aşağısı ise Suudi Arabistan toprakları. İki ülke ve iki ülkecik birbirleriyle burada buluşuyor. İki ülkeciğin şüphesiz biri Ürdün, diğeri ise İsrail. Kaderleri birlikte yazılmış, alabildiğine suni iki ülkecik. Ürdün ve Ürdünlü kelimeleri de en az İsrail ve İsrailli kelimeleri kadar iğreti. Zaten Ürdün halkının en az %60’ını İsrail İşgal Devleti’nin Filistin’i işgali sonucu yerlerinden yurtlarından edilmiş, zoraki Ürdünlü olan Filistinliler oluşturuyor.

Amman ve bölgesi “Dıffe Şarkiye”, yani Doğu Şeria olarak isimlendiriliyor. Bilindiği gibi Şeria Nehri’nin batısında kalan topraklarda hâlihazırda Filistin yönetiminin sıkışıp kaldığı Batı Şeria yer alıyor. Yedi milyona yaklaşan nüfusunun üç buçuk milyondan fazlası Filistin asıllı. Dünyanın en yoğun Filistinli nüfusuna sahip ülkesi olan Ürdün’de Filistinlilerin çoğu Ürdün vatandaşlığı alarak yerleşik hayata geçmiş. Bunun yanında Birleşmiş Milletler (BM)’e kayıtlı toplam 14 Filistin mülteci kampında yaklaşık bir milyona yakın Filistinli yaşıyor. 1948 ve 67’de buraya göç etmek zorunda kalanların torunları üçüncü nesil olarak kamplarda bunaltıcı bir hayat mücadelesi vermeye ve vatanlarına dönecekleri günü sabırla beklemeye devam ediyorlar.

Bu kampların isimleri Suf, Suhne, Zerka, Nezzel, El-Hüseyin, Nasr, Beka, Gazze, Hısn, Vahdat, Talibiyye, Madebe, Hıttin ve Rusayfa. Bunlardan en büyüğü ise Ortadoğu’nun da en büyük kampı olan ve neredeyse küçük bir şehir hâlini alan Beka Kampı. Başlangıçta dev çadır kentler hâlindeyken sonradan betonarme gecekondular şeklini alan bu kamplar, Lübnan’daki Filistin kamplarından çok daha iyi durumda, ancak kamplarda yaşanan sefalet Lübnan’dakilerden çok da farklı değil. Özellikle Gazze’den gelenlerin yaşadığı kampta altyapı yok, kanalizasyonlar sokak ortasındaki arklardan akıyor. Belediye hizmetinin verilmediği kamplarda çöp toplama işini BM’ye bağlı ekipler yürütüyor. Bir evde, daha doğrusu barakada 10-15 hatta 20 kişi kalıyor. Çoğunlukla birkaç aile aynı evi paylaşmak zorunda. Çatılar alüminyumdan, bu nedenle evler kışın soğuk yazın ise alabildiğine sıcak oluyor.

1968 yılında kurulan kamplardan biri olan Suf Kampı’nı ziyaretimizde görüştüğümüz partner kuruluşumuzun kamp müdürü Velid Bey, hükümetin maddi yardımda bulunmadığını, sadece bazı idari kolaylıklar sağladığını ifade ediyor. Kampta sabahçı-öğlenci sistemiyle hizmet veren BM’ye ait bir ilkokul ve hükümete ait iki lise var. 14.000 nüfuslu kampta ziyaret ettiğimiz bir evde 19 kişiden oluşan iki ailenin yaşadığını öğreniyoruz.

Kurban kesim işlemlerini iki günde tamamlayarak toplam 235 hisse kurbanı, yaklaşık 2.000 aileye dağıtıyoruz; bunların yarısı Filistinli, yarısı da Suriyeli mülteciler.

Eski bir Gazze Kampı sakini, şimdi ise emeklilik ikramiyesiyle kampın hemen dışında bir ev inşa etmiş olan Şehid Şeyh Ahmet Yasin’in gençlik arkadaşı Şeyh Salah’ın evine uğruyoruz. 1936 doğumlu ihtiyar delikanlı, bizi zamanda kısa bir yolculuğa çıkarıyor. Kendisi 48 yılındaki işgalde ailesiyle birlikte Gazze’ye göç etmiş, 67’de de Ürdün’e gelmek zorunda kalmış. Bir kilometre kare alan üzerine kurulu Gazze Kampı’nın nüfusu 40.000. Şeyh Salah hükümetin kendilerine çalışma izni vermediğini, ancak istihbaratın onayından sonra özel şirketlerde çalışma hakkı kazanabildiklerini söylüyor: “Hükümet ancak bir dönüm arazi almamıza izin veriyor. Örneğin istihbarat benim bu evin arazisini kendi üzerime almama dahi izin vermedi. En büyük sıkıntımız işsizlik. Devletin ilaç ve sağlık hizmetlerinden yararlanamıyoruz. BM 150 dinara kadar olan (215 TL) sağlık giderlerini karşılıyor. Bu rakam sıradan hastalıklar için yeterli olsa da önemli hastalıklar için ilaç bulamıyoruz. Kalp, kanser, böbrek hastalıkları gibi büyük rahatsızlıklarda Kralın Divanı kurumuna başvuruyoruz. Bazen yardım ediyorlar, bazen etmiyorlar. Bazen yardım kararı hasta öldükten sonra çıkıyor. BM’ye ait okul temel eğitimi bedava veriyor. Lise eğitimi ise hükümet tarafından veriliyor. Fakat üniversite çağındaki çocuklarımız Ürdün vatandaşı olan öğrenciler gibi muamele görmüyorlar. Her yıl yalnızca 30 Filistinli öğrenci hükümet kontenjanından daha az harç ödeme hakkı kazanabiliyor. Bunun dışında kalan öğrenciler çok yüksek harç ücretleri ödemek zorundalar. Öğrencilerin ailelerinin bu harçları karşılaması çok zor. Partner kuruluşumuz İslam Merkezi Cemiyeti, imkânları ölçüsünde öğrencilere burs vermeye çalışıyor. Öte yandan üniversite mezunları iş bulamadıkları için inşaat işçiliği, çöpçülük, işportacılık ve benzeri işler yapıyorlar, onu da eğer bulabilirlerse. Sürücü ehliyeti dahi alamıyorlar.”

Ürdün’deki Filistinlilerin ilginç bir durumu daha var. Ürdün Devleti daha önce Ürdün’e bağlı olan Batı Şeria’dan 67 Savaşı sonrasında göç etmek zorunda kalanlara, işgale rağmen 1988 yılına kadar Batı Şeria’nın sahibi olduğunu iddia ettiği için, vatandaşlık hakkı vermiş. Buna mukabil daha önce Mısır toprağı olduğu gerekçesiyle Gazze’den göçenlere vatandaşlık vermemiş. Dolayısıyla Ürdün’de en zor durumda olan Filistinliler Gazze kökenli olanlar. Üstelik Oslo Anlaşması’na göre kendileri Filistin vatandaşı da sayılmadığından vatansız duruma düşmüşler. Gazzeli Filistinliler Ürdün Devleti’nin iki yıllığına geçici olarak verdiği ikamet belgeleriyle birçok haktan mahrum yaşıyorlar.

Ürdün, Suriye’deki savaş dolayısıyla en çok mülteci alan ülkelerin başında geliyor. 200.000 civarında Suriyeli mülteci Ürdün’e sığınmış durumda. Buna karşılık Suriyeli mültecilerin şartlarının en kötü olduğu ülke de Ürdün. Kuzeydeki Zateri Kampı’nda 35.000’e yakın Suriyeli mülteci kalıyor. Kampın durumu son derece kötü. Üstelik BM dışında yardım kuruluşlarının kampa girmesini ve çalışma yapmasını yasaklayan Ürdün Devleti’nin buradaki yardımları da çok kısıtlı. Partner kuruluşumuz kamp dışında yaşayan yaklaşık 10.000 mülteciye yardım ediyor.