Mustafa Yumuk
Aslında biz gitmiyorduk, sadece ötelerden gelen İbrahimî bir sedaya icabet ediyorduk. Afrika, Avrupa, Ortadoğu, Uzak Doğu ve daha nice yerler… Omuzlarında ağır bir yük, dağılıyordu dünyanın dört bir yanına İbrahimler, Furkanlar, Cengizler, Ali Haydarlar…
Rotamız, Amerikan emperyalizminin zihnimize kazıdığı korkunç sahnelerden birini barındıran Güney Asya ülkelerinden çekik güzlü, nur yüzlü; simalarından gülümsemenin eksik olmadığı, ilk duyulduğunda “Orada da mı Müslüman var?” denilen ülke Vietnam.
Selamün Aleyküm Vietnam
14 saatlik uçuşun ardından ulaşıyoruz Vietnam’a. Bizi karşılamaya Vietnam İslam Cemaati’nden Hacı İdris, Ahmet Emin ve tüm bölgelerin imamları geliyor. İsimleri de hep bizden: Hacı İdris, Ahmet Emin ve diğerleri... Her biri “Sîmâhum fî vucûhihim min eseris sucûd/Secde edenleri yüzlerinden tanırsınız.” ifadesinin vücut bulmuş hâli nur yüzlü kardeşlerimiz. Allah’ın selamını veriyorlar bizlere.
Bir kurban nelere vesile oluyor
Yemyeşil, her tarafından sular çağıldayan bir ülke Vietnam. Türkiye’nin yarısı yüz ölçümüne sahip. 80 milyonluk nüfusun 75.000’i Müslüman. Kurban organizasyonu için Ho Chi Minh kentindeyiz. Eski adıyla Saigon. Burada yaklaşık 5.000 Müslüman yaşıyor. Müslümanlar Cham etnik grubuna mensuplar ve kendilerine has bir dilleri var. Ülkede toplam 63 cami bulunuyor.
İslamiyet 15. yüzyılda tüccarlar aracılığıyla ulaşmış Vietnam’a. Tüccarların dürüstlüğü bu etnik grubun topluca İslam’ı benimsemesine sebep olmuş. Cham ırkının %90’ı Müslüman kimliklerini koruyor. Maddi imkânsızlıklar nedeniyle eğitim olanakları son derece sınırlı. Dışarıdan evlenmemeye dikkat ediyorlar. Her caminin altında bir medrese var ve buralarda çocuklara dinî eğitim veriliyor. Vietnam’da üniversite eğitimi paralı olduğu için imkân bulabilen gençler eğitimlerine Malezya, Endonezya, Suudi Arabistan vb. ülkelerde devam etmeyi tercih ediyor. Buradaki kardeşlerimize destek olmanın en iyi yolu, gelecekleri olan gençlerine destek olmak diye düşünüyoruz.
Kurbana hazırlık
Şehir merkezindeki kardeşlerimizle birlikte kurbanlıkları inceledikten sonra kesimlerin yapılacağı diğer bölgeye doğru yola çıkıyoruz. Ho Chi Minh’e 140 km mesafedeki tamamı Müslüman olan 3.000 nüfuslu bir köye gidiyoruz. Köyün her yanında İHH’nın izlerini görüyoruz. Köy imamının evinin kapısında Ramazan ayından kalma yarısı yırtılmış ama yine de asıldığı yerden indirilmemiş, gönüllere taht kurduğu belli olan İHH afişleri dikkatimizi çekiyor. İmam bizi misafir ediyor. Yer sofrası kurulmuş. Ümmet bilincinin tezahürü karşımızda; hiçbir akım, hiçbir fikir veya hiçbir bağ daha yeni tanıştığınız insanlara bu kadar yakınlık göstermenize olanak sağlamaz. Dünyanın öbür ucu; Güney Asya, Vietnam, Ho Chi Minh şehri ve şehrin en ücra köylerden birinde ortaya çıkıyor İslam kardeşliği. İHH ismi geçtiğinde insanların size davranışları değişiveriyor.
Hem köylülerle tanışmak hem de öğle namazını eda etmek için camiye gidiyoruz. Camiler radyo dalgası yayan verici istasyonlar gibi; huzur yayıyorlar, dünyanın neresi olursa olsun. Nereden geldiğimizi öğrendiklerinde daha bir candan yaklaşıyorlar bize. Ağzınızdan çıkan “selam” sözü aradaki mesafeleri yok ediyor; onlardan biri olduğunuzu hissediyorlar. Köyü dolaşıyoruz. İnsanlarla selamlaşıyoruz. Herkes o kadar cana yakın ki... Evler derme çatma, tenekelerden örülmüş barakalarda yaşıyor bir kısım köylü. Yağmur mevsimi olmamasına rağmen birçok yer çamur ve sular altında. Köyün genel hâlinden yakın zamanda başlayacak yağmur mevsimiyle birlikte ailelerin çoğunun perişan olacağını anlamak zor değil. Çok acil olarak bu evlerin ihtiyaçları giderilmeli diye düşünüyoruz.
Kurban yaklaştırıyor
Bayram namazını sanki Anadolu’nun bir köyünde kılıyoruz. Yabancısı olduğumuz bu coğrafyada Kur’an-ı Kerim tilaveti başlayınca tüm yabancılıklar siliniyor, her şey daha da güzelleşiyor. Cıvıl cıvıl çocuklar, tertemiz elbiselerini giymiş nur yüzlü, çekik gözlü gençler ve biz, namazda saf saf diziliyoruz. İmamın bir elinde asa diğer elinde hutbe kitabı… Namazdan sonra herkes bayramlaşmak için sıraya giriyor, herkesle tek tek bayramlaşıyoruz. Bayramım bayram oluyor… Ya Resûlallah, görseydin bu manzarayı; davetinin nasıl mesafeler aştığını, kurbanın ümmeti nasıl yaklaştırdığını...
Bayramı bayrama çeviriyor bayramlık lokumlar; çocuklar sarıyor dört bir yanımızı. Onlara yaklaşmak için beklediğim fırsat… Sevinç dolu yürekleri. Sadece biz değil herkes seviniyor çocuklar sevindikçe. Muhammedler, Aliler, Eminler, İdrisler, Abdülganiler ve biz; kurban yaklaştırıyor hepimizi, adını bile telaffuz edemediğimiz bir diyarda...
Kurbanlar kesiliyor
Kurban kesim alanımız tam bir bayram yeri. Her taraf İHH afişleriyle donatılmış. Yüzlerce insan bayram namazından hemen sonra aileleri ile bayram coşkusuna katılmak için alanda. Muhtaç olan olmayan herkes gelmiş kıtalar arası buluşmaya; Malezyalı, Kamboçyalı, Taylandlı, Ürdünlü, Gazzeli, Vietnamlı ve Türkiye’den onlarca insan Muhammedi bir bilinçle bir arada. Nereden geldiğimizin hiç önemi yok, sadece Allah’ın selamı yakınlaştırıyor bizi. Bir de Mavi Marmara… Burada Türkiye kelimesinin Mavi Marmara’yla eş değer olduğunu görüyoruz. Mavi Marmara şehitleri zaman ve mekân tanımaksızın tüm dünyayı dolaşıyor, gönüllerde taht kuruyor.
Kesim alanında misafirlerin aç kalmaması için kazan kazan yemekler hazırlatılmış. Her gelen önceden hazırlanmış masalara oturup yemeğini yedikten sonra kurban hissesini alıp ayrılıyor alandan.
Koşa koşa yanımıza gelen çocukların elimizi öpmek için uzanmaları ise tam bir sürpriz. Toplumun hiçbir kesiminin örf âdetinde bulunmayan bu hareket hepimizi çok şaşırtıyor. Dağıtım yapılacak yerler belirlenmiş. 3.000 kişinin yaşadığı köydeki kesimlerin ardından Ho Chi Minh’e gidiyoruz. Şehirde yaklaşık 5.000 Müslüman var. Buradaki kesimlerden sonra etler bölgedeki 16 camiye gönderiliyor. Camilerde oluşturulan ekipler etleri hisselere bölüp ihtiyaç sahibi Müslüman kardeşlerimize dağıtıyorlar.
Veren değil alan eldik biz…
En çok beklediğim anlardan biriydi, hep fotoğraflarda gördüğüm. Buluşma anı; sebebi gidişimiz, veren elin alan eli görmediği an… Uzatılan küçük bir İHH poşeti, içinde dünyalara sığmayan gönüllerin olduğu. Kardeşlerimizin yüreklerinden kopup gönderdikleri duaları, sevinçleri, gözyaşları… Taa İbrahim’den, İsmail’den gelen… Kardeşliğin, sevginin, ümmetin ümmet olma bilincinin emanetleri… Kalbimin titrediğini hissederek, saygıyla eğilip vermekti bana düşen… Yaşadığım en huzurlu ve en bahtiyar anlardan biri bu kutsal emaneti sahibine uzattığım. Aslında veren değil alandık bizdik…