Afganistan’ın Laghman vilayetinden dağ köylerine doğru yola çıkıyoruz. Bizi önce geniş tarlalar karşılıyor. İnsanlar Afganistan’ın kurak topraklarından geçimlerini sağlamaya çalışıyorlar. Tarlalarda onlarca çocuk görüyorum. Kendilerinden büyük yükleri yüklenmişler sırtlarına...
Neredeyse yol bile olmayan yerlerden geçiyoruz. 3 saatlik yorucu bir yolculuğun ardından köye varıyoruz. Aracımızı park eder etmez köyün erkekleri etrafımızı sarıyor. Neden geldiğimizi anlatınca yüzlerinde bir gülümseme beliriyor ve sıcak bir selamlama ile bize köyü gezdirmeye başlıyorlar. Köyde tarıma uygun toprak bulunmadığı için toprakları başka yerlerden getirip o şekilde küçük tarlalar oluşturuyorlarmış. Köylüler su ihtiyaçlarını dereden karşılıyorlar ancak kuraklık sebebiyle deredeki su bir hayli azalmış. Şimdi derenin tamamen kurumasından korkuyorlar.
Dere kenarına geldiğimizde keçilerini kayaların üzerinden karşıya geçirmeye çalışan küçük bir çoban görüyorum. Keçileriyle yanımıza gelen çobanla tanışıyorum. İsmi Abdulaziz, henüz 9 yaşında. Babası savaş sırasında vefat edince köye, dayısının yanına taşınmış. Neden çobanlık yaptığını sorduğumda gururlu bir şekilde buradaki çocuklar için bunun normal olduğunu, ailelerini geçindirmek için hep birlikte çalıştıklarını söylüyor. Köyde gezmeye devam ederken, gerçekten de bütün çocukların bir şeylerle uğraştıklarını görüyorum. Bazıları ağaç buduyor, bazıları küçük bahçelerinden meyve-sebze topluyor ya da hayvanlarla ilgileniyor.
Köydeki yetim ailelerden birini ziyaret ediyoruz. İzzetullah ve kardeşi Ubeydullah’ın babaları şehre iş aramaya gittiğinde bir saldırı sonucu vefat etmiş. Bir evin içinde iki aile yaşıyor. Babaları vefat edince maddi yetersizlikten dolayı köydeki komşularından birinin evine taşınmışlar. Evi ince bir perdeyle ortadan ikiye ayırmışlar. Yerde küçük bir halı ve halının üstünde üç kişinin uyuyabileceği kadar minder var. Eğer köylülerden birisi iş verirse anneleriyle birlikte o işi yapıyorlarmış. Bazen tarlalarda çalışırken bazen de hayvanları güdüyorlarmış. İş olmadığı takdirde perdenin arkasındaki komşuları eğer varsa yemeğini onlarla paylaşıyormuş. Bu küçük evde yaşayan ailelere, bir süreliğine düzenli bir şekilde temel ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri kadar yardımda bulunuyoruz.
Afganistan’da çocuk olmanın yükü çok ağır. Arabaların bile zor ulaştığı küçük bir dağ köyünde yaşama tutunmaya çalışıyorlar. Tarladaki çocuklar gibi biz de insanların derdini sırtlanıp gün batımında köylülerin hayır dualarıyla oradan ayrılıyoruz.