İslam inancına göre Allah'ın yasakladığı meyveden yiyen Hz. Adem cennetten kovulunca Sri Lanka'a indirilmiştir. İlk Peygamberin indiği yerin Hicaz olduğuna dair ihtilaf olsa da Sri Lankalılar Hz. Adem'in kendi topraklarına indiğine inanıyor. Nedeni ise onlara göre gayet açık: "Allah, Hz. Adem'in cennet hasretine dayanamayacağını bildiği için kendisini cennetin bir parçası gibi olan Sri Lanka'ya indirdi."
Tüm samimiyetimizi kuşanıp koyulmuştuk yola. Dünyada cennetten bir köşe olan Sri Lanka’ya uzanacaktı bu kez iyilik kervanımız. Daha haftalar öncesinden başlamıştık hazırlıklara. Yetim çocuklarımızla buluşacak olmanın sevinciyle hediyeler doldurmuştuk çantalarımıza; çünkü yüzlerinde açacak tebessüme, dillerinden dökülecek duaya taliptik.
“Kutsal toprak” Sri Lanka
Hindistan’ın güney ucunda, Hint Okyanusu’nda parlayan bir ada ülkesi Sri Lanka. Bir su damlasını andıran şekliyle tarihi boyunca farklı isimlerle tanınmış olan ülkeye, sömürgeci toplumlar hâkimiyetleri süresince Seylan demişler. Onlarla ticaret yapan Araplar ise “hoş sürpriz” anlamına gelen Serendib’i tercih etmiş burayı tanımlarken. Hindistan ise “toprak/ülke” anlamına gelen Lanka veya baskın etnik grubu temsil eden Sinhala olarak isimlendirmiş bu güzel ülkeyi. Bu topraklar çeşitli dönemlerde Portekizlilerin, Hollandalıların ve İngilizlerin sömürgesinde kalmış. 1815’te İngiliz hâkimiyetine giren ada ancak 1972 yılında bağımsızlığını alabilmiş. Bağımsızlığın ardından artık ismine karar verilecek olan ülkeye “kutsal toprak” anlamına gelen Sri Lanka demişler. 20 milyon nüfusuyla farklı din ve etnik grupların yaşadığı Sri Lanka’nın %69’unu Budistler, %15'nin Hindular, %8’ini Müslümanlar ve diğer %8’lik kısmını da Hristiyanlar oluşturuyor. Resmî adı Sri Lanka Demokratik Sosyalist Cumhuriyeti olan ülkedeki etnik topluluklara parlamentoda nüfus yoğunluğuna göre temsil hakkı veriliyor. 200 milletvekili olan mecliste 20 Müslüman milletvekili buluyor. Mevcut yönetimde hâlihazırda dört Müslüman bakan yer alıyor.
Daha çiçeği burnunda bağımsızlığını almış olan ülkede 1976 yılında Hindu Tamillerin ayrı bir devlet kurma isteğiyle başlattıkları huzursuzluk, savaş tohumları ekiyor toprağa. Tamil Kaplanları örgütü öncelikle kendilerine destek vermedikleri gerekçesiyle Müslüman Tamillere rahat yüzü göstermiyor. Dünyanın en azılı ve profesyonel terör örgütü olarak tanınan Tamil Kaplanları, eylemlerini 1990-2002 yılları arasında hâkimiyet kurmak istedikleri bölgedeki insanlara yönelik yoğunlaştırıyor. Bu durumdan en fazla Müslüman Tamil halkı zarar görüyor. Bu dönemde Müslüman Tamillerin çocuklarını, özellikle yetimleri, kaçırıp zorla örgütlerine katıyorlar. Tamil Kaplanları 1992 yılında ülkenin kuzey bölgesinde yaşayan 75.000’i Müslüman toplam 175.000 kişiyi 48 saat içinde köylerini terk etmeye zorluyor. 22 yıl boyunca ülke içinde yerinden edilerek mülteci durumuna düşen bu insanlar, 2009’da Sri Lanka ordusunun Tamil Kaplanlarını mağlup etmesiyle topraklarına geri dönebiliyor; ancak 75.000 Müslüman hariç. Hindistan’dan Hindu halka, Budist yönetimden Budist halka, Avrupalı devletlerden ise Hristiyan halka köylerine yeniden yerleşmeleri konusunda maddi ve manevi destek gelirken 75.000 Müslüman, ülkenin çeşitli yerlerinde hâlâ mülteci konumunda, kamplarda bir başına yaşam mücadelesi veriyor. Kapı arkasına itilen bu hayatlar hâlâ Müslüman dünyanın kendilerini görmesini bekliyor.
Çocuklarımızla buluşuyoruz…
Sri Lanka’ya ayak bastığımızın ertesi günü sabah erkenden koyuluyoruz yola; istikamet Puttalam. Yolda buradaki program hakkında bilgi veren Rafik Bey, ev teslimi yapacağımız yetim ailemizden bahsediyor. Onlarca yetim arasından ev sahibi olacak ilk yetim ailesi olduklarını duydukları zaman ne kadar sevindiklerini anlatıyor. Çünkü bu yetimimiz ve annesi baba vefat ettikten sonra kalacakları bir evleri olmadığı için her gün bir akrabalarının yanında kalarak bugüne gelmiş.
İki saatlik yolculuğun sonunda aracımızdan iniyoruz. Yolun ta başında karşılıyor bizi yetimimiz Abdullah. En az benim kadar heyecanlı olduğunu, ona sarıldığımda kalbinin atışından anlıyorum. Annesiyle de kucaklaşıyoruz ve vakit kaybetmeden şirin mi şirin pembe evin açılışını gerçekleştiriyoruz. Elinde makas tepsisi ile bana bakıyor Abdullah, yüzünde kocaman bir tebessüm. Dilim döndüğünce iyi dilek ve dualarımızı iletmeye çalışırken, birden gözlerime hücum eden yaşlardan korkup susuyor ve bir hamlede kesiyorum kurdeleyi. “Hayır getirsin, huzur versin…” diyorum. Sonra yeni evlerinde misafir oluyoruz Abdullah ve annesine. Küçük ama şirin bir ev; bir anne ve oğlu için bundan daha sıcağı nasıl olabilir ki!..
Bir sonraki durağımız ise Şehit Faruk Aktaş Sağlık Merkezi. 2011 yılında açılan sağlık merkezi hafta içi yetişkinlere, hafta sonu da tamamen çocuklara hizmet veriyormuş. Birkaç doktorun dönüşümlü olarak çalıştığı merkezde ilaçlar da ücretsiz. İçeri girdiğimizde kızlarda beyaz başörtüler, erkeklerde beyaz takkeler, tek tip kıyafetleriyle minik minik yüzlerin selamını alıyoruz. Hepsi birbirinden tatlı bu ufaklıklar yetim değiller, ancak sağlık merkezinin salonunda belli saatlerde ders alıyorlarmış.
2010 yılında İHH’nın Afganistan’da yaptırmayı planladığı bir yetimhane için arsa bakmaya giden ancak geçirdiği uçak kazasında şehit düşen Faruk Aktaş ağabeyimiz anısına yaptırılan bu sağlık merkezi, onun misyonuna uygun olarak yetimlere ve ihtiyaç sahiplerine hizmet veriyor. Sağlık taramasının gerçekleştirileceği yetimler ve annelerinin bir arada beklediği bir alana geçiyoruz. Partner kuruluşumuz Serendip Vakfı bu çalışmayı da son derece sistemli ve güzel bir şekilde organize etmiş. Her çocuğa ait bir dosya var. Çocuklarımızın ilk önce vücut kitle indeksleri ölçülüyor ve görme testleri yapılıyor, ardından bir diş hekimi tarafından muayene ediliyorlar. Bir sonraki aşamada genel muayeneden geçiyorlar ve son aşamada da kan grubu testi ve hemoglobin ölçümleri yapılıyor. Her aşamada doktorlar çocukların dosyalarına notlarını kaydediyor. İhtiyaca göre de çocuklara aynı alanda kurulmuş olan eczane bölümünden ilaçları veriliyor.
Sri Lanka’da duraklarımız bunlarla sınırlı değil. Daru’l-Eytam Yetimhanesi ve İzmit Ensar Zihinsel Engelliler okulunun bulunduğu mekâna varıyoruz. Öncelikle zihinsel engelli çocuklarımızı, kardeşlerimizi, ağabey ve ablalarımızı ziyaret ediyoruz. Ağabey ve ablalar dedim evet, yaşları 38’e varan ancak zihinsel yaşı hâlâ beş olan engelliler de bu okulda eğitim alıyor. Hepsiyle mümkün olduğunca temas kurmaya çalışıyoruz. Çok hoşlarına gidiyor. Bizim için Kur’an tilavetinden hikâye anlatımına ve şarkılara kadar çeşitli gösteriler hazırlamışlar. Okul müdürü sınıfları gezdirerek eğitim süreçlerinden bahsediyor. Hakikaten çok profesyonelce hazırlanmış bir müfredatla eğitim veriliyor. Burada eğitime başlayan çocuklar kısa sürede günlük ihtiyaçlarını kendileri karşılayacak, sosyal hayata uyum sağlayacak hâle geliyormuş. Ayrılmadan burada da balonlar, şekerler, hediyeler dağıtıyoruz.
Yetimlerimize hediyelerini dağıtırken bir yetim annesi yanıma yaklaşıp konuşmak istediğini söylüyor. Türkiye halkına iletmem için birkaç emanet yüklüyor sırtıma:
“Sizler ki böyle güzel programlarla çocuklarımızı sevindiriyorsunuz; onların eğitim ihtiyaçlarına kadar her şeyleriyle ilgileniyor yalnız bırakmıyorsunuz, Allah da sizleri yalnız bırakmasın. Rabbim ailenize huzur versin. Bu sözlerimi Türkiye’de bu faaliyete katkı sağlayan tüm kardeşlere iletin lütfen. Çocuğum için sağladığınız maddi desteği her teslim alışımızda sizlere o kadar çok dua ediyoruz ki, Rabbim daima sizinle olsun, sizlerden razı olsun!”
O an Rabbime verdiği fırsatlardan dolayı şükrediyorum. Sri Lanka’nın dağ eteklerinde bir annenin yüreğine dokunmuşuz, yetiminin başını okşamış, dualarını almışız. Mübarek olsun!