İHH İnsani Yardım Vakfı
0
Bağış Yap
Takip Et
TR
TRY
Kapat
  • Biz kimiz
  • Ne yapıyoruz
  • Ne yapabilirsiniz
  • Oturum aç
Varlık İçinde Yokluk Ülkesi: Ruanda
Adak-Akika, Cami - Mescit İmarı, Katarakt, Kurban, Mavi Marmara, Ramazan, Su Kuyusu, Van, Yetim, Yurt İçi Yardım 26.05.2014

Eyüp KÖKSAL

Yıllarca düşünsem aklımın ucundan geçmezdi Afrika’da bir ülkeye gitmek. Belki koşturmaktan birçok şeye vakit bulamadığımız için ya da kendimizden başka hiçbir şeyden haberdar olmadığımız için hayal bile kuramıyoruz artık başka dünyalara dair. Herkesin “Keşke ben de gidebilsem.” dediği ve hayallerini süslediği bu mübarek sefer bize nasip oldu. Gerekli hazırlıkları yaptım ve gidiş gününü bir ay öncesinden sabırsızlıkla beklemeye başladım.

Derken yolculuk günü geldi. Yaptığım en uzun uçak yolculuğuydu ve sonunda 23.55’te sağ salim Ruanda’ya indik. Havaalanından dışarıya adımımızı attığımızda bizi İHH’nın bölgedeki partner kuruluşu Dufatenya’dan İsmail Bey karşıladı. Onunla beraber Recep ve Arafat Beyler. Recep Bey, İsmail Bey’in Ruanda’daki yardımcısı, Arafat Bey ise İHH’nın partner kuruluşu Dufatenya’nın başkanı.

Geceyi otelimizde geçiriyor yorgunluğumuzu atıyoruz üzerimizden. Sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra Ruanda programımıza Katliam Müzesi gezisi ile başlıyoruz. İnsanın tüylerini ürperten katliamın adeta her anını fotoğraf, resim, karikatür ve videolarla anlatan müzeyi geziyor ve bir daha insanlığımızdan utanıyoruz. Tam yüz gün sürmüş katliam. İşe çıkar gibi katletmeye çıkmış Hutular zavallı Tutsileri. Kadın, erkek, çoluk çocuk demeden doğramışlar insafsızca. Çok yorulduklarında katillere öğle arası yemek bile veriliyormuş. Akşam dinlenip ertesi gün tekrardan öldürmeye devam ediyorlarmış. Her yıl bu tarihlerde acılarını hatırlıyor Ruandalılar.

Müze gezimizin ardından yetim ziyaretleri için yola çıkıyoruz. Ruanda’nın varoşlarında yaşayan aile ile programımızdaki ilk yetim ziyaretimiz gerçekleşiyor. Ramazan, Fiyruz ve Fatıma. Üç güzel yetim. Babaları müezzinmiş, aniden rahatsızlanmış ve vefat etmiş. Mazlum bir anne ve üç çocuk. Ramazan ve Fiyruz’a doya doya sarılıp hediyelerimizi veriyoruz. O kadar seviniyorlar ki anlatamam. İkinci aile ziyaretimizde bir anne ve iki çocuğu var. Baba AIDS'ten ölmüş. Ne yazık ki anne ve oğlu Yusuf da aynı hastalığa yakalanmış ve çaresiz bir şekilde ölümü bekliyorlar. Evin kızı daha önce dünyaya geldiği için onda bir şey yok. Kadın, bu haliyle zenginlerin çamaşırlarını yıkayarak geçimini sağlıyormuş. Öğreniyoruz ki daha kahvaltı bile yapmamışlar. Anlatılanlar ve gördüklerimiz karşısında üzülüyor ve Yusuf’a sarılıyoruz doyasıya. Öyle masum bir yüzü var ki. Hediyelerimizi verip ayrılıyoruz bu elim tablodan.

Ziyaretlerin ardından dikiş atölyesi projesi için başka bir mahalleye geçiyoruz. Kayseri İHH, Ruanda’daki bu ve buna benzer projelerin sponsoru olmuş. Allah onlardan razı olsun. Yetim aileleri, bu atölyelerden geçimini sağlayarak kimseye muhtaç olmayacak inşallah. Yaklaşık 40 civarı dikiş ve bir overlok makinesi. Çok güzel bir açılış programı hazırlamışlar. Sonunda yetimlerimizi kucaklarımıza alıp toplu bir fotoğraf çektirdik. Hava iyice kararmıştı ve ilk günümüzü bu şekilde noktalamış olduk.

Sonraki gün bir başka yetim ziyaretimiz araba tamirhanelerinin ortasında, ortak kullanılan tuvaletlerin bitişiğinde bir evde gerçekleşiyor. Daha doğrusu bir odada. Gözle görülür bir yokluk hali. Bir tencerede lapalanmış pilav, diğer tencerede su. Yetimlerimiz Eşref ve kız kardeşi. Eşref ile dünkü açılışta da birlikteydik. Hediyelerimizi verip ayrılıyoruz onlardan.

Ruanda'da üçüncü günümüzde, yetimlerle çok keyifli ve eğleneceli geçeceğini düşündüğümüz piknik için heyecanlıyız. Piknik öncesinde iki yetim ailesini ziyarete gidiyoruz. Bu ailelerden biri sonradan Müslüman olmuş. Yetimlerimizin isimleri Yasin ve Aria. Bu ev ziyaret ettiğimiz diğer evlere göre daha temiz ve düzenli. Acaba sonradan Müslüman olduğu için olabilir mi diye geliyor insanın aklına.

Bu ziyaretlerin ardından öğleden sonra yetimlerle piknik için İstanbul'daki Çamlıca Tepesi'ne benzer bir yere gittik. 80 yetim ve aileleri geliyor piknik alanına. İsmail Bey her yıl birkaç defa böyle etkinlikler düzenlediklerini söylüyor. Biz de oyun parkına, çocukların yanına koşuyoruz. Dönme dolaptan salıncağa kadar her şey var parkta. Yetimlerimizi yorulana kadar, nefesimiz tükenene kadar eğlendiriyoruz ve oradan piknik alanına geri dönüp futbol maçı yapıyor, yakar top oynuyoruz. Yemeklerin hazırlandığı haberi geliyor. Tek tek ellerimizle yetimlerimize ve annelerine yemeklerini dağıtıyoruz. Yemekten sonra da karanlık basana kadar hediyelerini veriyoruz. Çocuklar mutluluktan adeta uçuyor. Müthiş ve mutluluk veren bir yorgunlukla olduğumuz yere çöküyoruz. Pikniğin ardından herkese selam verip otele doğru yola çıkıyoruz.

Ruanda'daki son günümüzde kahvaltıdan sonra yağmur ormanlarına doğru yola çıkıyor ve iki saatlik hiç bitmeyen bol virajlı yollardan sonra varıyoruz yağmur ormanlarına. Her yer müthiş bir yeşillikle örtülü. Bu keyifli aradan sonra tekrar Kigali’ye varıyoruz. Hepimizin üzerine bir yorgunluk çökmüş durumda buna rağmen son defa yetimlerle buluşmaya, hediyelerimizi dağıtmaya gidiyoruz. Sarılıyorlar son defa bir haftadır aşina oldukları, belki de babalarının sıcaklığını az da olsa hissettikleri beyaz adamlara. Tüm yetimleri Allah’a emanet ettikten sonra bahçe kapısından dışarı çıkıyoruz. Arkamızdan kelime-i tevhid sesleri: “Allahu ekber Allahu ekber la ilahe illallahu vallahu ekber Allahu ekber velillahil hamd.” Bu tablo karşısında ekibin neredeyse hepsi gözyaşlarını tutamıyor.

Son demler. Çarşıdan Ruanda’ya dair birkaç hediyelik eşya aldıktan sonra hava alanına geçiyoruz ve helalleşip Türkiye’ye doğru yola çıkıyoruz.