Gazze’nin bir tarafından modern bir şehir görülürken diğer tarafında İsrail’in harabe haline getirdiği bir şehir hayalet gibi ortada duruyor.
Gazze’deki insanlar en çok dışarıya çıkmayı özlüyorlar. En nefret ettikleri şey bitmek bilmeyen ambargo.
İsrail’in ise adını bile duymak istemiyorlar.
One Minute fatihi Tayyip Erdoğan’ın fotoğraflarını birçok yerde görmek mümkün. Gazzelilerin en sevdiği ülke Türkiye.
Gazze’de elektronikten tekstile, ev eşyasından yiyeceğe kadar her şeyi bulmak mümkün. Ancak bu durum Gazze’nin açık hava cezaevi olmasını değiştirmiyor.
Ambargo sebebiyle birçok şeyin pahalı olduğu bir memleket haline gelmiş. Rehberimiz İbrahim, üzerindeki kot pantolonu bize göstererek ambargo öncesinde 10 dolar olan pantolonun şimdi 40 dolar olduğunu anlatıyor. Esnafa pahalılığın sebebini sorduğumuzda ambargo cevabını alıyoruz.
Gazze’nin damak tadı Türkiye’dekine çok yakın. Çay sallama çay, ama çok güzel. Ürdün’de olduğu gibi çaylarına yeşil nane yaprakları koyuyorlar.
Biz de döner meşhur Gazze’de ise dönerin bir benzeri şavurma...
Gazze’nin zeytini, portakalı ve limonu çok meşhur. Ancak İsrail zeytin ve portakal bahçelerinin çoğunu yok etmiş.
Balıkçılık da önemli bir gelir kaynağı. Birçok insan balıkçılıktan ekmek yiyor. Ancak İsrail, bunu da bu insanlara çok görüyor. Balık avlamak için denize açılan balıkçılara sürekli taciz ateşi açıyorlar.
Gazze’deyken sürekli bombaların sesini duyuyoruz. En son şehri gezerken bir patlama sesi duyduk. İsrail sınırda bir camiyi vurmuş…Kaç kişi ölmüş, henüz haberini alamadık…
Gece ise otele dönerken tepemizde İsrail helikopterlerini gördük. Bu arada Gazze’de çok sayıda otel var.
Şehir medeniyetinin çok güzel kurulduğu bir memleket. Caddeler alabildiğine geniş. Birçok yerde park ve bahçeleri görmek mümkün.
Ticari taksilerin belli bir rengi yok. İşi olmayıp da arabası olan taksicilik yapıyor.
Gazze’de yaşayan insanların ekmeklerini taştan çıkarmaları gerekiyor. İşsizlik had safhada. Eve ekmek götürmek kolay değil. Dışarıdan gelen sosyal yardımlar insanları rahatlatıyor.
Şehrin su alt yapısı problemli. Musluklardan akan su çok tuzlu. Katar hükümetinin bu sorunu çözmek için 20 milyon dolar bağışlayacağını öğreniyoruz ve burada yaşayan insanlar adına seviniyoruz.
Gazze’de adım başı yetim çocuklara rastlıyoruz. Savaş binlerce çocuğu yetim bırakmış. İHH, bir çok yetime Türkiye’den sponsor aile bulmuş. Ne mutlu bu yetimlerin aylık bakımlarını üstlenen ailelere…
Biz Türkiye insanı İstiklal Savaşı’nda neler yaşadığımızı çok iyi biliriz. Ve İstiklal mücadelesi veren halklara hep hayran olmuşuzdur, desteklemişizdir. Gazze’ye girer girmez hava değişiyor. İnsan rahatlıyor. Gazze’nin anlatılamayan bir manevi ortamı var. Onurlu insanların memleketi, onurlu direnişin kalesi, Gazze, Gaza adı gibi insanları da güzel belde.
İnsanlar bir açık hava cezaevinde yaşıyorlar. Ne Mısır’a geçebiliyorlar ne de Batı Şeria’ya. Biz Gazze çok güzel dediğimizde Türkiye’de Türkçe’yi öğrenmiş olan Muhammed söze giriyor, “Siz misafir olduğunuz için Gazze sizin için güzel ama benim için kapkaranlık. Bütün dünya bize kapalı” diyor.
Konvoydakilerin hepsi Türkiye’ye Gazze toprağıyla dönüyor. Sevdiklerimize en güzel hediye Gazze toprağı diyorlar. Biz de torbamızı Gazze toprağıyla dolduracağız. Allah herkese bu güzide şehri görmeyi nasip etsin. Gazze’deki ilk gün izlenimlerimizden şimdilik bu kadar…