Türkiye
700’ü aşkın yardım gönüllüsünün alıkonulması ve akabinde gemilerin Aşdod kıyılarına çekilmesiyle birlikte Türkiye Cumhuriyeti hükümeti de ivedilikle harekete geçti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, diplomatik temaslar için bulunduğu Şili’deki ziyaretlerini iptal etti. Erdoğan’ın Türkiye’ye dönerken havaalanında yaptığı açıklamada İsrail saldırısını “devlet terörü” olarak tanımladı:
“Bu saldırı, gerekçesi ne olursa olsun uluslararası hukuka tamamen aykırı bir devlet terörüdür. Bu saldırı mevcut İsrail hükümetinin bölgede barış istemediğini bir kez daha açık ve net olarak ortaya koymuştur.”
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da aynı gün içerisinde BM Güvenlik Konseyi’ni olağanüstü toplantı ile bir araya getirdi. Erdoğan’ın “devlet terörü” olarak tanımladığı İsrail saldırısı için Davutoğlu, Türkiye’nin “11 Eylül”ü tabirini kullandı ve ekledi:
“İbrahimi geleneğe ve benim inancıma göre, bir insanı öldürmek tüm insanlığı öldürmektir. Dün, insanlık Akdeniz’in uluslararası sularında boğulmuştur.”
Saldırı hükümet nezdindeki tepkilerin yanı sıra toplumsal bir infiale de yol açtı. İsrail hücumbotlarının, helikopterlerinin ve savaş gemilerinin filoyu kuşattığına canlı yayında tanık olan insanlar İstanbul’da gecenin erken saatlerinde sokaklara dökülmeye başladılar. Aynı şekilde Adana, Alanya, Antalya, Batman, Bolu, Burdur, Çorum, Denizli, Diyarbakır, Düzce, Erzurum, Gaziantep, Gümüşhane, İzmir, Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Mersin, Sakarya, Siirt, Sivas, Şanlıurfa, Tokat, Trabzon, Uşak ve Yozgat’ta da meydanlar saldırı karşısında tepkisini göstermek isteyen binlerce insanla doldu.
Dünyadan tepkiler
37 ülkeden aktivistin bulunduğu filoya İsrail’in saldırısı sadece Türkiye’de değil, Avrupa’da, Amerika’da, Asya’da, Ortadoğu’da ve dahi Afrika’da gündemin ilk sırasına oturdu. Almanya, Arjantin, Avustralya, Belçika, Çin, Fransa, Endonezya, İngiltere, İran, İrlanda, İspanya, İsveç, Hollanda, Küba, Katar, Lübnan, Malezya, Mısır, Norveç, Pakistan, Rusya, Suudi Arabistan, Suriye, Şili, Vatikan, Venezuela, Yeni Zelanda’dan peşisıra kınama açıklamaları geldi. Batı Şeria ve Gazze’de üç günlük yas ilan edildi. Güney Afrika Cumhuriyeti, Ekvador ve Brezilya İsrail’deki büyükelçilerini geri çağırdı. Nikaragua, İsrail ile tüm diplomatik ilişkilerini askıya aldığını ilan etti. Yunanistan, İsrail ile arasındaki “Minoas 2010” konulu hava tatbikatını iptal etti. O zamana kadar İsrail’in Gazze ambargosuna dolaylı olarak da olsa destek olan Mısır, uluslar arası baskılar sonucunda Refah Sınır Kapısı’nı sınırlı olarak Gazzelilere açmak durumunda kaldı.
Gerek BM, Avrupa Birliği, Afrika Birliği, Arap Birliği, İslam Konferansı Teşkilatı gerekse Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü İsrail’i uluslararası anlaşmaları çiğnediği ve yardım taşıyan sivillere karşı girişilen saldırısına karşı tepkilerini ifade ettiler.
Saldırının hemen akabinde Türkiye’de olduğu gibi dünyanın farklı bölgelerinde de insanlar sokaklara döküldü. Casablanca, Lahor, Sao Paola, Hong Kong, Shah Alam, Sancak, Londra, New York, Saraybosna, Dakar, Madrid ve Gazze’de İsrail büyükelçilikleri önünde, meydanlarda protesto gösterileri düzenlendi; Gazze’deki ablukanın kaldırılması ve filoya düzenlenen saldırının sorumlularının hesap vermeleri talep edildi. Filoya yapılan saldırıya İsrail kamuoyundan da tepkiler yükseldi. ABD’li İsrail vatandaşı 19 yaşındaki Emily Henochowicz, Batı Şeria’da bir kontrol noktasında İsrail’in Mavi Marmara saldırısını protesto ederken İsrail sınır polisinin kullandığı göz yaşartıcı bombanın yüzünde patlaması sonucu sol gözünü kaybetti.
Dünya liderleri saldırı sonrası tepkisel anlamda üzerlerine düşeni büyük ölçüde yaptılar. Fakat hukukun tüm insanların adil ve barış içerisinde bir yaşam sürebilmeleri için olduğu gerçeğinden hareketle, İsrail’in tüm kuralları altüst eden ve hukuk tanımayan davranışı karşısında uluslar arası makamların vereceği ceza büyük bir önem taşımakta. Ve bu sınav büyük ölçüde dünyanın kaderini etkileyecek…