İHH İnsani Yardım Vakfı ve Uluslararası Mülteci Hakları Derneği, Akdeniz'de son haftalarda yaşanan ve yüzlerce göçmenin hayatını kaybettiği facialarla ilgili basın açıklaması yaptı.
İHH’nın Kudüs Toplantı Salonunda gerçekleştirilen toplantıda konuşan Uluslar arası Mülteci Hakları Derneği Başkanı Uğur Yıldırım, 2014 yılında resmi rakamlara göre 4077 kişinin Akdeniz'deki tekne facialarında hayatını kaybettiğini, 2015 yılının ilk çeyreğinde ise bu sayının şimdiden 1500'ü aştığını belirtti.
Açıklanan resmi rakamların buzdağının sadece görünen yüzü olduğunu vurgulayan Yıldırım, 2000 ile 2014 yılları arasında Akdeniz havzasında 40 bin kişinin yaşamını yitirdiğini ifade etti.
Akdeniz'de yaşanan dramın "bir insanlık trajedisi" olduğunu aktaran Yıldırım, şöyle konuştu:
"Bugün bu insanlara nasıl el uzatacağımızı tartışmamız gerekirken, son yaşanan olayla meselenin insan hakkı temelinde değil, Avrupa'nın sınır güvenliği bağlamında ele alınması ironiktir. Avrupa Birliği liderleri uygulamayı planladıkları 10 maddelik acil eylem planının ilk sırasına mülteci taşıyan gemilerin batırılması maddesini aldı. İtalya, 'Mültecileri Kuzey Afrika'da kuracağımız merkezlerde toplayıp seçerek kabul edelim' diyerek toplama kamplarından bahsetmektedir."
İngiltere'nin de diğer göçmenleri teşvik etmemek için "Mülteci kurtarma operasyonlarına son verilsin" diyebildiğine dikkati çeken Yıldırım, bu açıklamaların Avrupa Birliği'nin haklar bağlamında değil güvenlik ve konfor bağlamında gayriinsani bir tutum sergilediğini gösterdiğini kaydetti.
"Siyasi sonuçlar göç etmeye zorluyor"
İHH İnsani Yardım Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi ve Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi Koordinatörü İzzet Şahin de Akdeniz'de yaşanan tekne facialarının ardından akla ilk olarak "Bu mülteciler neyi arıyorlar, neyin peşindeler?" sorularının geldiğini söyledi.
Ülkelerini, şehirlerini terk eden göçmenleri bu yolculuğa iten nedenlerin daha güvenli bir yer ve maişetlerini temin edecekleri bir ortam arayışı olduğunu vurgulayan Şahin, şöyle devam etti:
"Onları bu seçeneğe zorlayan şey kendi elleriyle yaptıkları değil, siyasi sonuçlardır. Ulusal ve uluslararası siyasetin sonucu bu insanları ölüm yolculuğuna çıkarmaktadır. Mülteciler, gittikleri yerlerde seviliyorlar mı? Hayır. Gittikleri yerlerde yabancı düşmanlığıyla islamofobiyle hiç bilmedikleri diller ve adapte olamayacakları hayatlarla karşılaşıyorlar ancak canını kurtarmak, hayata tutunmak bambaşka bir şey. Her gün şiddete, tacize, tecavüze maruz kalan o kadınlar, o kızlar, o insanlar, uluslararası insani hakları, hukuku inşa eden ülkelerin kendilerini de koruyacağını ve kendilerine bir umut vereceğini düşünüyorlar."
Şahin, Avrupa'daki ülkelere, "İnsan haklarıyla övünmeyi bırakın, onları uygulayın. Özgürlüklerle övünmeyi bırakın, onları uygulayın" çağrısında bulundu.