Adem Çoban
Balkanlarda Ramazan ayının farklı bir yeri var. Özellikle Bosna’nın başkenti Saraybosna’da Ramazan ayı kendine has bir kültür ve geleneğe dönüşmüş. Begova Camii’nde sahur vaktinden sonra okunan mukabeleyi takip etmek için gelen cemaat camiyi dolduruyor. Aralarında Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Faris Gavrankapetanoviç’in de bulunduğu 10 hafız mukabele okuyor. İftar vaktine yakın saatlerde oruç açmak için gelenler Baş Çarşı’daki lokantalarda zor yer bulurken teravih namazlarında da camiler dolup taşıyor. Bosna Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı İsmet Spahiç, Boşnak halkının dinini korumasında en büyük katkının Ramazan ayı olduğunu söylüyor.
Ramazan ayı dünyanın her tarafında kendine has bir güzelliği ile yaşanıyor. Ancak Bosna’da Ramazan ayı daha farklı manevi bir havada geçiyor. �zerefelerden üst tarafı ışıklandırılan minareler Saraybosna’yı pırıl pırıl aydınlatırken, vitrinleri süslenen dükkanlar da Ramazan ayının canlı canlı yaşandığının göstergesi oluyor. Saraybosna’da Ramazan ayına ait yaşanan bir kültür oluşmuş. �zehre hakim tabyadan patlatılan iftar topu ile birlikte lokantalarda oruç açmak için bekleyen tanıdık tanımadık herkes birbirine “kabul olsun” diyerek dualarla oruçlarını açıyor. Tatlılar tatlıcılarda yendikten, çaylar ve kahveler özel mekanlarda içildikten sonra teravih namazı kılmak için camilerin yolu tutuluyor.
Bosna Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı İsmet Spahiç, Ramazan ayının Bosna’da kendine has bir havası olduğunu söylüyor. Her türlü ibadetin yasal olduğu Kominizim döneminde de Ramazan aylarının dolu dolu geçtiğini aktaran Spahiç, “Kominizmin her türlü olumsuzluğuna rağmen inancımızın korunmasında en büyük faktör Ramazan ayıdır.” diyor. Ramazan ayında tutulan orucun insanı günahlara karşı koruduğu gibi bir milleti asimile olmaktan da kurtardığının altını çizen Spahiç, “Bugün bir millet olarak varlığımızı sürdürüyorsak bunda en büyük katkı Ramazan aylarında tutulan oruç, okunan mukabelelerdir.” şeklinde konuşuyor. Sahur vaktinden sonra Saraybosna’nın merkez camii konumunda olan Begova Camii’nde okunan mukabelenin yüz yıllardır sürdürüldüğünü aktaran Spahiç şunları anlatıyor: “Mukabele geleneği Kominizim zamanında sürdürüldüğü gibi 1990’lı yıllarda yaşanan şiddetli savaşta bile kesintiye uğramadı. Bir gecede caminin avlusuna beş altı bomba düşerken içerde mukabele okunuyor ve cemaat mukabeleyi takip ediyordu. Okunan mukabeleler bizim maneviyatımızı kuvvetlendirdi, ordumuzun moralini yükseltti.” Spahiç, “Savaşın en hızlı olduğu günlerde yine mukabele okunup namaz kılındı. Camiden çıktığımız bir sırada caminin avlusuna aynı anda dört top mermisi düştü. 30 tane güvercin ölmesine rağmen hafızlardan hiç birisi yara dahi almadan kurtuldu. Biz bunu okuduğumuz mukabelenin bizi koruduğuna yorumladık.” şeklinde konuşuyor.
Saraybosna sokakları gece boyu canlılığını koruyor. Teravih namazından çıkan vatandaşlar, çevredeki kahvelerde çay ve kahve içerek sohbet ediyor. Geç vakitlere kadar devam eden sohbetler börekçilerde sahur yemeği ile devam ediyor. İmsak vaktinin çıkmasıyla birlikte elinde Kur’an-ı Kerim’i olan halde Saraybosnalılar Begova Camii’nin yolunu tutuyor. En az erkekler kadar kadınlar da cemaate katılıyor, kendilerine ayrılan bölümlerde okunan mukabeleleri takip ediyorlar. Birbirinden güzel Kur’an okuyan ve aralarında tıp doktoru profesörlerin de bulunduğu 10 hafız ikişer sayfa olmak üzere bir cüzü tamamlıyor. Yapılan duadan sonda sabah namazı kılınarak cemaat evlerinin yolunu tutuyor.