Acaba bizleri birbirimize sıkı sıkı bağlayan, kardeşliğin ikliminde yeni keşiflerin muhteşem habercisi olan kurban yine hangi hazineleri sunacak bize… İşte Macaristan’dayız ve ilk söz “Buda Peşte geldik işte!”
Sana İslam elbisesi yakışır!
Kimilerine göre bir Balkan ülkesi, kimilerine göre Doğu Avrupa’nın asıl Avrupa’ya bağlandığı en önemli kapılardan Macaristan… Buda ile Peşte’nin Tuna’nın şahitliğinde buluştuğu, sonra da tarih olup bugüne aktığı müthiş panorama. Aslanlı Köprü’den döne döne etrafı seyrederken, bu güzel silüete bir minarenin ne kadar yakışacağını düşünüyorum. İşte o an keşke Müslüman olsaydın Budapeşte diye geçiriyorum içimden. Çünkü tüm şehirler gibi sana da en çok İslam elbisesi yakışır…
Nereden bakarsak bakalım farklı ve ilginç bir hikâyesi var Macaristan’ın. MÖ 5. asırlara kadar dayanan Arapça ve Farsça kaynaklarda Macarlardan bahsedilmesi İslam dünyasının bölgeye ilgisinin bir göstergesi. Macarların Orta Asya’dan daha Karpatlara gelmemişken İslamiyet’le tanışmış olmaları ise onları bugün birçok araştırmacı için ilginç kılabilir. Macar kökenli Müslüman araştırmacı Ebubekir Ferenci, Macarların Hazar Devleti döneminde topluluklar hâlinde İslamiyet’i kabul ettiklerini belirtmekte. Onların Müslüman kökenlerine mi dayanıyor bilemiyoruz ama Macarların ünlü antropologlarından Gula Otutay daha yarım asırdan biraz aşkın bir süreye ait Macar fotoğraflarında bile, Macarların haremlik selamlık oturduklarını, yemek ve sohbetlerinde de bu şekilde hareket ettiklerini, küçük kız çocuklarına kadar kadınların muhakkak başlarının kapalı olduğunu anlatıyor.
“Kahraman düşmandı, rahat uyusun”
Macaristan, Kanuni dönemindeki fethi akabinde bir buçuk asırlık bir süre Osmanlı yönetiminde kaldı ve bir anlamda Viyana’nın en önemli anahtarlarından biri oldu. Zira bugün Macaristan’a başkentlik yapan Budapeşte ile Viyana arası sadece 250 km. Fakat iki kez önlerine kadar geldiğimiz Viyana kapılarından içeri girmek nasip olmadı.
Viyana demişken, II. Viyana bozgunundan üç sene sonra 1686 yılında elinde kılıcıyla şehit düşen Osmanlı’nın son Buda Valisi Arnavut Abdurrahman Abdi Paşa’yı anmadan olmaz. Macarların mezar taşına “Kahraman düşmandı, rahat uyusun” yazdırdıkları bu yiğit paşa, bir avuç ordusuyla 3,5 ay boyunca Haçlı ordularına karşı koymuş ve 18 taarruzu püskürtmeyi başarmış. Şehit olduğunda 70 yaşını geçmiş olan bu kıymetli insana Rabbim rahmet eylesin.
Diğer Balkan şehirlerine oranla çok daha kısa bir süre Osmanlı varlığına şahitlik etmesine rağmen Mohaç, Estergon, Kanije ve Zigetvar hep hafızamızda dolaşan zaferler ve mekânlar olmuştur.
Galiçya’da 15 bin Mehmet bir arada!
Tarihî bağlarımız açısından Macaristan’daki önemli noktalardan birisi de Galiçya şehitlerimizin metfun bulunduğu şehitliktir. I. Dünya Savaşı devam ederken 1916-17 yıllarında 15 bin askerimizin şehit düştüğü ve çok sayıda askerimizin de yaralandığı Avusturya ile Macaristan’ın kesiştiği Galiçya bugün hatırımızdan çıkmış yerlerden biridir. Burada yan yana koyun koyuna yatan Boşnak, Türk, Kürt, Arnavut, Ahıskalı şehitlerimiz milletimizin sahip olduğu renkler hakkında çok şey anlatıyor.
Macaristan’da en büyük inanç inançsızlık!
Eski Avrupa halklarından kabul edilen Macarlar 10 milyonu aşkın nüfusları ile sakin bir Doğu Avrupa ülkesi halkı. Havaalanına inişimizde ilk dikkatimizi çeken şey, 20 seneye yakın bir süre geçmiş olmasına rağmen yapılardan, çevreden ve insanlardan hâlâ ziyadesiyle hissedilmekte olan komünizmin tortuları oldu. Nitekim yeni Avrupa düzeni Macarlara iyi gelmemiş olacak ki beş yıldan uzun bir süredir AB üyesi olmalarına rağmen ülkede işsizlik rekor seviyelere ulaşmış ve insanların çok önemli bir kısmı geçinmek için ya iki iş yapmak ya da ailece çalışmak durumunda.
Macaristan’da sosyal yapı neredeyse çökmüş. Boşanma oranları %75’lere varırken nüfusun yarıdan fazlası yine komünizmin de etkisiyle ateizm bataklığına sürüklenmiş. Yani Macaristan’da bugün en büyük inanç, inançsızlık! Ancak ülkede her köşe başında Yahudilere rastlamak mümkün. 250 binin üzerindeki nüfusları ve özellikle siyaset ve medyadaki etkileriyle ülkenin en elit ve itibarlı tabakası onlar. Kurban programımız boyunca kaldığımız Kral sokağı ve bu sokağın paralelinde bulunan onlarca sokak 60 yıl öncesinin önemli Yahudi gettolarıymış ve bugün de buradaki tüm eserler, binalar Yahudilere ait.
Macaristan’da 10-15 bin Müslüman var!
Macaristan’ın İslamiyet’le tanışması çok eskilere dayansa da maalesef bugün ülkenin çok az bir kısmı Müslüman. Ancak 10 ila 15 bin arası olan Müslüman sayısı her geçen gün artmakta. Aslında İslamiyet 1916 yılından bu yana ülkede resmen tanınmakta. O dönemde Avusturya-Macaristan ismiyle tarih sahnesinde yer alan Macaristan’da daha sonra İslam birliği 1988 yılında yeniden tesis edilmiş. Ülkedeki Müslümanlar arasında Macar kökenlilerin oranı 3-5 bin civarında ve sayıları genelde Müslüman kökenli insanlarla yapılan evlilikler ve bu evliliklerden doğan çocuklar vasıtasıyla artıyor. Bununla birlikte nice farklı İslam’la şereflenme hikâyesine sahip Macar kardeşlerimiz de bulunmakta. Onlardan birisi de Halime Hanım. Ülkedeki kardeş kuruluşumuz olan Hanif Kültür Merkezi’nin başkanı olan Halime Hanım 2001 yılında Müslüman olmuş ve Türkçeyi öğrenmiş. Kısa sürede Türkçeden Macarcaya 25’in üzerinde kitap kazandırmış. Onun bir süredir üzerinde çalıştığı şey ise çok kıymetli; kendisi Macarca Kur’an tercüme ekibine de başkanlık ediyor. Daha önceki çeviri bir Yahudi’ye aitmiş ve maalesef oldukça yanlış bilgilerle doluymuş. Bu nedenle İHH İnsani Yardım Vakfı’nın da destek vereceği çalışma, ülkedeki İslami gelişmelerin kilit taşı mesabesinde.
Bir yıl gecikti!
Yakup’un hikâyesi de ilginç. Gerçek dini bulabilmek için neredeyse dünyayı dolaşmış Yakup. Tüm dinleri araştırmış ve sonunda Müslüman olmaya karar vermiş. Bu sırada Malezya’da imiş. Ama bir sürpriz onun hidayetini tam bir yıl geciktirmiş. Malezya’daki caminin kapısında okuduğu “Müslüman olmak isteyenler bahçedeki eve uğrasınlar!” yazısının peşinden gitmiş gitmesine ama maalesef evde kimseyi bulamamış! Sonrasında bir Ramazan ayında Macaristan’da orucun tamamını tuttuktan sonra bayram günü kelime-i şahadet getirmiş.
“Elhamdülillah annem Müslüman olarak öldü!”
Almuş, genç delifişek bir çocuk. Kaldığımız evin içinde bile kısa mesafeli koşular yapıyor! Bir gün elinde gitarı parkta dolaşırken bölgedeki birçok güzel çalışmaya imza atan Ahmet abisi çağırmış ve ona, “Bizi arıyordun buldun işte, aradıkların bizleriz.” deyivermiş. Almuş kulaklarına inanamamış. Aynı zamanda çok iyi müzisyen olan bu gençlerle hayata yeniden başlamış. Harun, İsmail, Arnold, Sultan, Almuş, Adem ve diğerleri… Birçoğunun ailesi hâlâ ateist ya da bir başka inançta… Aile ve çevre baskısı üzerlerinde had safhada. Mesela Musa tam 8 aydır evine gidememiş. Zira ailesi inancından dolayı kendisini reddetmiş. Sultan 9 aydır eşinin yanına gitmiyor ve Viyana’da yaşıyor. Ama o annesinin Müslüman olarak hayata gözlerini yumuşunu “Elhamdülillah annem Müslüman olarak öldü.” diyerek ifade ediyor ve her cümlesinde Allah’a şükretmeyi asla ihmal etmiyor.
Fakirlik ve ilgisizliğe rağmen Hanif İslam Kültür Derneği’nin sıcak çatısı bu gençlere bir sığınak, hayata tutundukları dal olmuş. Bayram namazımızı Nurdihaz Konferans Salonu’nda eda ettikten sonra buradaki gençlerle birlikte Anadolu’daki hayır sahibi kardeşlerimizin bizlere emanet ettikleri kurbanları Allah rızası için kurban ediyoruz. Sonrasında kurban paylarının dağıtımına geçiyoruz. Burada Halima Hanım devreye giriyor; çünkü Afrika’nın mültecileri mi geldi, hemen Halime Hanım’ı buluyorlar. Hanım öğrencilerle ilgili sorun mu var, Halima Hanım orada bitiveriyor. Budapeşte’de Müslüman olan kadınların neredeyse tamamıyla da Halime Hanım’ın irtibatı bulunuyor. Macaristan’daki fakir öğrenciler ve tabii ki genç Macar Müslümanlar, yetim çocuklar… hepsine kurban payları tek tek veriliyor.
Bu çalışma başta Hanif İslam Kültür Derneği’ndekiler olmak üzere tüm kardeşlerimizi oldukça mutlu ediyor ve İHH ile nice farklı programlarda, güzel projelerde bir arada olma isteklerini defaatle ifade ediyorlar. Ve Tuna, Buda ile Peşte’yi nasıl birbirine bağlıyorsa İHH da ilk Macaristan seferiyle kurbanı vesile kılarak Anadolu’yu Macaristan’a bağlıyor…