17 Nisan 2017 tarihinde katıldığı bir televizyon programında “…AK Parti'nin de radikal İslamcılarla, Mavi Marmara'daki manyak tiplerle de… bunlarla da yolların ayrılması lazım. Bu saatten sonra Tayyip Bey bunları yapacaktır diye tahmin ediyorum …” diyerek hakaret eden ve ardından TGRT ekranlarında hakaret ve iftiralarına devam eden Cem Küçük hakkında Mavi Marmara Şehit Aileleri, Mavi Marmara yolcuları ve İHH İnsani Yardım Vakfı olarak İstanbul başta olmak üzere 50’den fazla ilde suç duyurusunda bulunuldu.
Suç duyurusu öncesinde Çağlayan İstanbul Adalet Sarayı önünde ortak bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
Adliye önünde toplanan kalabalık, “Mavi Marmara onurumuzdur!”, “Fitne yuvası söndürülsün!” sloganları attı. Dövizlerde ise “Davası, derdi olmayan Mavi Marmara’yı anlayamaz!” ifadesine ve Mavi Marmara yolcularından Kudüs Muhafızı Şeyh Raid Salah’ın, “Mavi Marmara her şeyden önce bir insanlık hareketidir. İnsan olmayan anlayamaz!” cümlesine yer verildi.
50’den fazla ilde dilekçe verildi
İlk açıklamayı Mavi Marmara avukatlarından Av. Gülden Sönmez yaptı. Gülden Sönmez, “İlk yaptığı hakaretlerle yetinmeyen Cem Küçük, Mavi Marmara organizasyonuna ve İHH’ya yönelik saldırılarına devam etti. Hatta bununla da yetinmedi, atılan twitleri tek tek kaydettiğini ve bu olayla alakalı da hesap göreceğini de söyledi. Biz çok zahmet vermiyoruz çünkü bu isimleri zaten Cem Küçük, 50’den fazla ilde karşısında görecek” dedi.
Ardından İHH İnsani Yardım Vakfı, Mavi Marmara Şehit Aileleri, Mavi Marmara Mağdurları Dayanışma Derneği adına Gülden Sönmez şu açıklamayı yaptı:
“Türkiye’nin merhametli ve onurlu insanlarının yola çıkardığı ve dünyanın ortak vicdanını da içine alan Mavi Marmara organizasyonuna, yolcularına ve şehitlerine ağır şekilde hakaret eden, “Mavi Marmaracıların da İslamcı çizgide olduğu gerekçesiyle FETÖ gibi tasfiye edilmesi” çağrısında bulunan Cem Küçük hakkında suç duyurusunda bulunmak ve bu zihniyeti kınamak için bugün adliyelerdeyiz.
İsrail’i otorite olarak tanımayıp işgalci gören, Gazze’yi özgür topraklar olarak tanıyıp ablukanın da ambargonun da tamamen kalkmasını savunan, dünyada İsrail’e karşı bir vicdan hareketini Anadolu’dan harekete geçiren Mavi Marmara, İsrail ve İsrailciler tarafından sürekli saldırıya uğramaktadır. Bunun sebebini anlıyoruz. Siyonizm ve emperyalizm, sadece vicdanların zulme karşı buluşmasından değil bu buluşmanın harekete geçmesinden korkmaktadır.
Filistin için çalışırken İsrail’in her türlü taşeronları ile mücadele ettik. Sokaklarda, lobilerde, uluslararası mekanizmalarda, medyada, adliyelerde. Etmeye de devam edeceğiz. Ama bu son model taşeron diğerlerinden oldukça farklı. Bu zihniyet kendisini One Minute’ın, Mavi Marmara’nın, Türkiye’deki İsrail karşıtlarının arasına o kadar güzel yerleştirmiş ki şimdiye kadar etrafa “burada bir yanlışlık olduğunu” anlatmakta zorlandık. Hep susmamızı istediler ama susmadık. Her 31 Mayıs’ta “yeter artık bu Mavi Marmara’yı anmayı bırakın” dediler bırakmadık. “Mavi Marmara meselesi unutulsun” dediler unutmadık. Çünkü bunlar İsrail’in istekleriydi. Bir Naziyi 100 yaşında bile kovalayıp infaz eden İsrail, kendi mazisindeki en ufak bir olayı bile 100 yıl anan İsrail Mavi Marmara’nın konuşulmasına, anılmasına, saygınlığına elbette karşı olacaktı ve oluyor. Mavi Marmara bu ümmetin gururudur. İsrail’in zulmünün, vahşiliğinin ispatı ve utanç kaynağıdır. Kim İsrail ile ne ilişki kurarsa kursun Mavi Marmara’nın insani, vicdani duruşu hiç değişmeyecek ve unutulmayacaktır. Onların anlayamadığı “kurtulunması gereken İslamcılık” diye tarif ettikleri, bu ülkenin bu halkın bu toprakların özüdür. O öz, o kadar doğal ve vicdani bir sahiplenme ile karşılık bulmuştur ki Mavi Marmara tıpkı Anadolu gibi her din, dil ve ırka barış ve huzur ile esenlik yurdu olmuş ve bu değeri Gazze’ye taşımıştır.
Bu ülkede ne askeri darbeye gerekçe edilen “Kudüs Yürüyüşü”, ne “one minute” ne de “Mavi Marmara” unutulur. “Bu İslamcıları tasfiye et” çağrısı yapanlar, medet umdukları kişilerin de “İslamcı” olduğunu, 40 yılı aşkındır Filistin halkının yanında, Özgür Kudüs için, İsrail’e karşı birlikte bir yürüyüş içerisinde olduğumuzu bilmez ve anlayamaz. Çünkü “İsrail savunuculuğu” taşeronlara ihale edilebilir ama “Filistin Davası” şehadetin göze alındığı bir gönül davası, bir hayat biçimidir. Bir de bunlar bilmezler ki siyasi, sivil, medya, akademi tüm kesimler hangi görüşte olursa olsun bu topraklarda Kudüs’e sırtını dönen Filistin’inin mazlum halkına sırtını dönen bu halkın içinde yaşama ve destek şansı bulamaz.
Mavi Marmara duruşuna ve şehitlerine, 15 Temmuz duruşuna ve şehitlerine dil uzatma cüreti ve hadsizliği ise bu yeni nesil zihnin çiğ pratiğidir. Bir de çıkıp “bir STK devletin dış politikasını yönlendiremez” diyerek kendilerine haklı gerekçe oluşturmaya çalışmaktadırlar. Geçmişte Türkiye-İsrail anlaşsın diye bazı danışmanların dillerine pelesenk ettikleri bu mevzuya da vesile ile açıklık getirmek gerekir. Öncelikle bir kişi, bir kurum, bir STK herkes dış politikayı yönlendirebilecek veya etkileyebilecek fikirler söyleyebilir ve raporlar yayınlayabilir. Doğru soru ise şudur: İHH gibi 25 yıldır bu ülkenin bir kurumu olarak dünyanın birçok yerinde çalışma yapmış, her çalışmasını raporlarını kamuoyuna açıkça yayınlamış, bedeller ödemiş bir sivil kuruluş dış politikaya dair düşüncelerini söylemeyecek te Cem Küçük gibi sırtında yumurta küfesi taşımayan günlük yorumlarla ortaya karışık konuşan, birisi mi sadece Türkiye dış politikasını yönlendirecek? TV ekranlarında söylediklerine göre bu zihniyet “Biz söylüyoruz Erdoğan yapıyor” diyerek bırakın dış politikayı tüm ülkeyi her konuda yönettiklerini iddia ediyorlar. Türkiye’yi yönetenlerin hangi fikirleri değerlendirip değerlendirmeyeceği bizim gündemimiz değildir. Ancak İHH kurulduğu günden bu yana herkesin de malumu olarak tespitlerini, önerilerini, fikirlerini paylaşmaktan geri durmayacaktır tıpkı mazlum mağdur insanların hakkını hukukunu gözeterek, yardım etme sorumluluğunu taşıdığı gibi. Öte yandan İHH bedeller ödeyerek verilen tüm mücadelelere de kimsenin hakaret etmesine ve hukukunun çiğnenmesine de asla müsaade etmeyecek ve hukuki yollarla bunun mücadelesini devam ettirecektir.
Cem Küçük’ün kullandığı ifade ve hakaretlerin amacı Mavi Marmara katılımcıları, şehit ve gazi yakınları ve davaya gönül verenleri, özetle Türkiye Cumhuriyeti toplumunun büyük bir kesimini aşağılamak, hedef göstererek, kasıtlı olarak çarpıtılmış bilgilerle halkı kin ve nefrete sevk edecek bir ayrıştırma ortamı oluşturmaktır. Bu nedenle Cem Küçük hakkında Türk Ceza Kanunu 125. ve 216. Maddeleri kapsamında Hakaret, Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama ve ayrıca resen gözetilecek diğer suçlardan gerekli soruşturmanın yapılarak cezalandırılması amacıyla kamu davası açılması talebinde bulunduk. Tüm savcıları hızlı ve etkili bir soruşturmayla Cem Küçük’ün hak ettiği cezaya ulaşması için göreve çağırıyoruz. Ayrıca tüm Mavi Marmaralılar olarak her birimiz ayrı ayrı Cem Küçük’e tazminat davası açacağımızı da buradan ilan ediyoruz.”
“Tayyip Erdoğan’cı görünerek…”
Ardından Mavi Marmara şehit aileleri adına Şehit Cengiz Songür’ün oğlu İsmail Songür kısa bir açıklama yaptı. Songür, şunları söyledi:
“Buradaki isyanımızın özellikle Cem Küçük’e değil, Cem Küçük mantalitesine olduğunu hatırlatmak istiyorum. Çünkü Türkiye’deki son 20 yılında gerçekleşen bütün seçimlerde ve oylamalarda ‘radikal’ ve ‘İslamcı’ diye tarif edilen insanların oyları ile mevcut hükümet kurulmuş ve aynı bu şekilde de Müslümanlar ve gayri Müslimler refah içinde yaşamını sürdürmüştür. Fakat sözüm ona hükümetçi ya da Tayyip Erdoğan’cı görünüp ama aslında hiç onlara ait olmayan sözler ederek İslamcıları, Müslümanları ve Mavi Marmara’yı karalayan bu insanlara isyan ediyoruz.”
“Eğer manyaklık buysa biz bu dünyanın en manyak insanlarıyız”
Sözü son olarak Mavi Marmara katılımcılarından onlar adına Adem Özköse aldı. Özköse, “İskilipli Atıf'ı, Necip Fazıl'ı, Erbakan Hoca'yı, Halil Kantarcı ve Ömer Halisdemir'i tasfiye edemeyenler bizi de edemeyecekler” dedi. Özköse, sözlerini şöyle tamamladı:
“Eğer zulme karşı mücadele etmek, 15 Temmuz’da olduğu gibi tankların karşısına dikilmek ya da zalim İsrail’e karşı canlarımızı ortaya koyarak kavga etmek, bedel ödemek manyaklıksa biz bu dünyanın en manyak insanlarıyız. Ve bundan sonra da bu manyaklığa devam edeceğiz.
Bir de şu hatırlatmada bulunmak istiyorum. Aliya İzzetbegoviç der ki; her şey bittiğinde hatırlayacağımız şey düşmanlarımızın yaptıkları değil dostlarımızın sessizliği olacaktır! Bugün sadece Mavi Marmara ya da İHH hedef alınmıyor. İyi, güzel, ahlak adına ne varsa bu değerler hedef alınıyor. Zulmün olduğu yerde, her tarafa gül dağıtmak aynı zamanda namussuzluktur, ahlaksızlıktır. Bu meselede ben de herkesi, ahlaki olanın yanında durmaya, şehitlerin yanında durmaya davet ediyorum.”