Bir dizi uluslararası toplantıya katılmak üzere İstanbul’a gelen dünyaca ünlü Amerikalı Uluslararası Hukuk Profesörü Richard Falk 6 Kasım’da Çağlayan Adliyesi’nde görülmeye başlanacak olan Mavi Marmara davasını değerlendirdi.
İHH İnsani Yardım Vakfı Medya Birimi’nden Zümrüt Sönmez’e konuşan Falk, uluslararası hukuka eleştiriler yöneltti.
Mavi Marmara saldırısı sonrasındaki süreçte Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası hukukun sınıfta kaldığını belirten Amerikalı Profesör ve BM Özel Raportörü Richard Falk, böyle bir davanın Türkiye’de açılmasını uluslararası hukukun değerlerinin korunması bakımından önemli bir çaba olarak yorumladı.
İsrail’in Gazze’ye insani yardım taşıyan Mavi Marmara gemisine 31 Mayıs 2010 tarihinde düzenlediği, biri gazeteci 9 insani yardım gönüllüsünün ölümüyle sonuçlanan saldırı sonrasındaki süreçte Birleşmiş Milletler’in uluslararası hukuk açısından sınıfta kaldığını belirten Richard Falk, böyle bir davanın Türkiye’de açılmasını uluslararası hukukun değerlerinin korunması bakımından önemli bir çaba olarak yorumladı.
‘’Mavi Marmara davası, ulusal mahkemelerin uluslar arası hukuku harekete geçirmesinde öncü olacak’’
Mavi Marmara davasını Türkiye’nin uluslar arası hukuk mücadelesi olarak yorumlayan Falk, bu girişimin ulusal mahkemelerin uluslararası hukuku harekete geçirme noktasında rol oynayabileceğini gösterdiğini ifade etti.
Falk ayrıca BM sisteminin bu konudaki başarısızlığı ve egemen devletlerin yanlış uygulamalarına karşın sıradan insanların bu dava ile uluslararası hukuku zorlama, en azından kamuoyunu hukuk ihlalleri ve bu ihlalleri ciddi bir şekilde ele almanın gerekliliği konusunda bilinçlendirme imkânı bulduklarını da söyledi.
“Uluslararası hukuk çifte standartlı”
Türkiye’nin uluslararası hukuk açısından bu tür davalar konusunda takdire şayan bir gelişmeye sahip olduğunu ifade eden Falk, “İsrail’in böyle bir yasal sorumluluğu üstlenmeye hazır olmaması üzücü, tabii böyle bir suçu işleyenler için bedelin çok daha ağır olması lazım.” dedi.
Türkiye’nin uluslararası alanda etkili bir ülke olduğunun altını çizen Falk, Mavi Marmara saldırısının yargı sürecine ilişkin ise şunları söyledi:
“Uluslararası hukuk kanunlara dayalı olmakla birlikte özellikle bu konuda politik iradeye çok fazla bağlı. Çok gelişmiş bir hukuk sistemine sahip olabilirsiniz, yüksek beklentileriniz olabilir en azından politik iradenin kendi çıkarlarını empoze etmeden hukukun gereğini uygulamasını bekleyebilirsiniz. Ancak devletler uluslararası ceza hukukunu ancak kendi jeopolitik çıkarlarına hizmet ettiği zaman uygulamaya koyar, kendisi hesap vermek durumunda kaldığında ise ondan kaçınır. O yüzden uluslararası hukukta bazı çifte standartlar olduğunun farkında olmak zorundayız; bazıları cezalandırılırken bazılarına hesap bile sorulmuyor.”
Mavi Marmara olayının bu anlamda uluslararası kamuoyunda temel bir kırılmaya sebep olduğunu ifade eden Falk, Türkiye hükümetinin de birçok açıdan bu çifte standartlı sistemin değişmesine destek olmaya çalıştığını kaydetti.
“Türkiye-İsrail ilişkileri Mavi Marmara’dan önce gerilmişti”
Türkiye-İsrail ilişkilerini de değerlendiren Falk’a göre Mavi Marmara saldırısı ile birlikte farklı bir hal alan Türkiye-İsrail gerilimi çok daha önce başlamıştı. İki ülke arasındaki soğukluğun temeli Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin Filistin mücadelesini desteklemesi, özellikle 2006’da Lübnan ve 2008’de Gazze saldırılarından dolayı İsrail’i açıkça kınamasına dayanıyor.
Falk'a göre Başbakan Erdoğan’ın Davos’ta Şimon Perez’le karşı karşıya gelmesi Türkiye-İsrail ilişkilerinde Mavi Marmara’dan çok önce yükselmeye başlayan gerilimin sembolik bir ifadesiydi.
İsrail’de Türkiye ile ilişkiler konusunda iki farklı yaklaşımın bulunduğunu ifade eden Falk sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bazıları İran ve bölgedeki diğer gelişmelere karşı İsrail’in ulusal güvenliğini koruması açısından Türkiye ile ilişkilerin esas olduğunu düşünürken, bazıları gayet alaycı bir şekilde bölgede Amerika’nın tam desteğini zaten arkasına almış olan İsrail’in, nükleer silahlara ve Türkiye’den daha güçlü bir orduya sahipken uzlaşmaya ihtiyacı olmadığını düşünüyor.”
“Arap Baharı Filistin meselesi açısından umut verici”
Aynı zamanda Birleşmiş Milletler Filistin İnsan Hakları Özel Röportörü olan Richard Falk Arap Baharı adı ile anılan devrim hareketleri nedeniyle Ortadoğu’da yaşanan gelişmeleri Filistin meselesi açısından da umut verici bulduğunu kaydetti. Bölgedeki gelişmeler şu anda uluslararası kamuoyunu, medyayı ve BM ajandasını fazlasıyla meşgul etmesi bakımından Filistin meselesini gölgede bırakmış gibi görünse de uzun vadede umut verici olduğunu belirten Falk sözlerini şöyle sürdürdü:
“Arap baharı kendi halklarıyla aynı hisleri taşıyan ve Filistin mücadelesini destekleyen politik liderleri iktidara getirdi. Böylece Filistinliler de daha uzun vadede bu mücadeleyi daha geniş bir şekilde bölgesel ve uluslararası alana açma imkânına sahip olacaklar.”
Richard Falk kimdir?
Princeton Üniversitesi Uluslararası Hukuk Albert G. Milbank Fahri Profesörü ve Santa Barbara California Üniversitesi Küresel ve Uluslararası Çalışmalar Bölümünde Ziyaretçi Profesör olan Richard A. Falk 40’ın üzerinde kitaba imza atmıştır. Birleşmiş Milletler Filistin İnsan Hakları Özel Raportörü’dür. Yahudi asıllı bir Amerikan vatandaşı olan Falk, İsrail’in Filistin politikasını insanlık suçu olarak nitelemiştir. İsrail'in bölgedeki politikalarının önemli bir eleştiricisi olan Falk BM yetkilisi sıfatıyla 2009 yılında Gazze’ye gitmek üzereyken İsrail Ben Gurion Havaalanı’nda tutuklanmasının ardından sınır dışı edilmiş ve BM adına Gazze’ye girmesi engellenmiştir. Son olarak Amerikalı insan hakları aktivisti Rachel Corrie'nin İsrail ordusuna ait bir buldozer tarafından ezilerek öldürülmesinin İsrail mahkemesi tarafından aklanmasını kınayan Falk, mahkemenin verdiği kararın, Cenevre Sözleşmesi'nde yer alan, ''işgalci gücün sivil halkı korumak zorunda olması'' maddesine karşı olduğunu söylemiştir.
"İsrail Yargılanıyor" - Mavi Marmara Davası Özel Sayfası için Tıklayınız
Online Bağış için Tıklayın
Banka Hesap Numaraları için Tıklayın