Fransa’da ve Avrupa’nın diğer bazı ülkelerinde giderek radikalleşen ırkçı siyasetin gelip dayandığı nokta Müslümanlarla topyekün mücadeleye dönüştü. Son dönemde yapılan ayrılıkçı uygulamalar ve açıklamalar, hukuka, inanç özgürlüğüne ve Müslümanlara saygısızlıktır ve provokasyondur.
Bir karikatür dergisinde yayınlanan kışkırtma dolu çizimlerin yol açtığı toplumsal öfkeyi anlamak yerine nefreti daha da körükleyen kimi siyasetçiler, düşünce özgürlüğü bahanesiyle kutsal değerlere hakareti sahiplenirken, Müslümanların kendini ifade etmesinin birçok farklı yönteminin hepsini birden “radikallik” olarak göstermektense geri durmuyor.
Sağduyulu birçok siyasetçi, basın mensubu, din görevlisi, sivil toplum temsilcisi ve akademisyen bu karikatür olayının ele alış biçimine tepki göstermiş olsa da, konuyu ısrarla “düşünce özgürlüğü” tartışmalarına çekerek İslam düşmanlığını perdelemeye çalışanların sayısı da az değil. Oysa başta İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi olmak üzere uluslararası sözleşmeler, ifade özgürlüğünü başıboş bırakmamıştır.
Müslümanlar Avrupa’nın bazı ülkelerinde baskılara maruz kalırlarken, İslam’a yönelik saldırıların “düşünce ve ifade özgürlüğü” bağlamında ele alınması büyük bir ikiyüzlülüktür. Nefret suçu içeren, din ve vicdan özgürlüğünü ihlal eden bu düzenlemeler Fransa yüksek mahkemelerinden ve AB’nin ilgili mekanizmalarından layık olduğu vetoyla karşılanmalıdır. Diğer Avrupa ülkelerinden siyasetçiler de benzer yasaları ve yasakları akıllarından geçiriyorlarsa bu düzenlemeleri yasama organlarına getirmeden vazgeçmelilerdir.
Macron Fransa’sı 'terör ve aşırılıkla mücadele' adı altında Müslümanlara her türlü baskı ve ayrımcılığı yapmaktadır. İslam dünyası ve tüm vicdan sahiplerinin Macron Fransası’na hak ettiği sertlikte protesto cevaplarını vermeleri gerekmektedir. Bu bağlamda tüm uluslararası kuruluşlar ve çatı örgütler gereken tepkiyi göstermelilerdir.
Müslümanların yanında olan herkesin bu tepkiyi yüksek sesle dile getirmesi mecburidir. Macron’u ve İslam karşıtı uygulamaları destekleyen tüm kişi ve kurumlara verilebilecek böylesine bir cevap aklıselimin ve küresel vicdanın da yansıması olacaktır. Tüm dünyada sadece Müslümanların değil tüm insanların, dinlerin hak ve hukukları korunmalı ve saygı duyulmalıdır.
Son olarak, İslam dünyasının önemli bir parçasını oluşturan biz Türkiyeli Müslümanlar, Macron Fransası’nın başını çektiği bu nefret korosunu bir an önce kışkırtıcı siyasetlerinden ve Müslümanların dinlerini yaşamasına, sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerinin engellenmesine yol açacak yasal düzenlemelerden vazgeçmeye çağırıyoruz. Özellikle sağduyulu Avrupa halkını bu süreçte Müslümanlarla dayanışmaya ve herkesi İslam’ın ve tüm dinlerin kutsallarına saygıya davet ediyoruz.