İHH İnsani Yardım Vakfı gönüllülerinden Büşra Döğücü ve Ahsen Dilipak, Yetim Dayanışma Günleri çerçevesinde Mart ayında gittikleri Diyarbakır’da yetim çocuklarla vakit geçirme imkânı bulmuşlardı.
Kermeste Lübnan, Doğu Türkistan, Tacikistan, Afganistan, Etiyopya, Hindistan, Pakistan, Uzak Doğu, Bosna ve Türkiye’den el emeği göz nuru ürünler sergilenerek satışa sunuldu.
Bu şekilde üç kermes daha planlayan gönüllüler toplanan nakdi yardımın Diyarbakırlı yetimler yararına kullanılacağını belirttiler.
“İsraf başkasının malını gasp etmektir”
Kermes öncesinde koordinatörlüğünü Zehra Dilipak’ın yaptığı, İHH İnsani Yardım Vakfı Başkanı Bülent Yıldırım, Ralli Pilotu Burcu Çetinkaya, Avukat Özlem Akgüç ve Ömer Karaoğlu’nun konuşmacı olarak katıldığı bir panel gerçekleştirildi.
Bülent Yıldırım, burada yaptığı konuşmada dünya yetimlerine ve yaşadıkları zor koşullara değindi.
“Hepimiz çok fazla israf yapıyoruz. Marketlere girdiğiniz zaman kendinize bir bakın, o el arabasını alıyorsunuz sanki arkadan bir kovalayan var gibi markette ne kadar malzeme varsa el arabasının içini dolduruyorsunuz. Birçok elbise alıyoruz. Bir ayakkabı yetmiyor yüzlerce ayakkabı alıyorsunuz. İsraf haramdır. Ünlü bir düşünürün çok güzel bir sözü var: İsraf başkasının hakkını gasp etmektir.
Kazandığınız paranın hepsi sizin değil, mülk Allah'ın, o sizin elinizde bir imtihan. Kokmuş bir sudan geldiniz, bir avuç toprak olacaksınız. En zengininizle en fakiriniz arasında hiçbir fark yok. Yaşadığınız yerin de anlamı, ancak yaptığınız hizmetlerledir.
Bu yüzden kalkın yetimlerin yanlarına gidin. En güzel çocuğu da, en köşede kalmışları da bulun, sarılın. Çünkü her ziyaret eden kişi en güzel çocuğu seviyor. Ama bütün çocukları hatırlamak gerekiyor. Bu çocuklara sarıldığınız zaman onların gözündeki o mutluluğu yaşamak lazım.”
İHH başkanı Yıldırım konuşmasında ayrıca yetim çocuklara dair bir anısını da dinleyenlerle paylaştı.
“Hüseyin Oruç kardeşimizle bir yetim kampındayız. Oturduk. Bir çocuk geldi ayakkabı bağı çözülmüş. Ayağını Hüseyin’e uzattı. Hüseyin de onun ayakkabı bağını bağladı ve başını okşadı. Fakat Hüseyin farkında değil, biraz sonra biri daha geldi sonra biri daha geldi. Başının okşandığını gören çocuklar ayakkabı bağlarını çözmeye başladılar ve sıra oldular. Hüseyin bağlıyor başını okşuyor. Sonra öbürü geliyor. Bağlıyor öbürü geliyor. Başları okşanan çocuklar sahiplenildiklerini hissediyor. İşte bunu orada anladım. Hepimiz bir çocuğun başını okşamalı, ona sahiplenildiğini göstermeliyiz.”