Kataraktın ardındaki dünya
Bir gönül yolculuğuna çıkıyordum. Kutsal mesleğim anlam kazanmasının şahikasındaydı. Allah sana nasıl verdiyse sen de başkalarına ver. diyen Rabbimin çağrısına kulak vererek mesleğimin sadakasını vermeye gidiyordum. Kıtanın bunaltan sıcaklığını serinliğiyle yırtan dolunayın yıldızlarla bakışmasını onlarla beraber izlemeye gidiyordum. Kataraktın arkasına saklanmış derin bakışları görmeye gidiyordum.
Taşı toprağı altın İstanbul’dan tüm dünyaya şefkat ve merhametiyle yardım elini uzatan gönlümüzün dili İHH’dayım. Ailenin bir ferdi olarak karşılanıyor ve uğurlanıyorum yokluklar diyarı Sudan’a. Ve Sudan… Ruhları okşayan sabah ezanı kıraatiyle, sabırsızca doğmayı bekleyen güneşin, daha doğmadan yüzümüzü yalayan sıcaklığıyla karşılanıyoruz havaalanında. Gözlerinden samimiyet okunan insanlar sabırsızlıkla bizleri bekliyorlardı.
Burası Afrika. Dil, kültür, iklim, renk her şey farklı. Taşın toprağın rengi dahi farklı burada. Bunca farklılık arasında anlaşmanın elbette bir yolu vardı. Yüreğin konuşacak, gözlerin anlatacaktı. Gözleri açıldıkça Afrikalı da anlatacaktı gönlünden geçenleri. Onlar bize muhtaçtı, biz ise onların dualarına muhtaçtık. Allah’ın söylediği gibi kendi iyiliğimiz için infakta bulunmalıydık (Teğabun:16).
Burası Afrika. Zengin Nil’in nazlı akışının etrafında kumları kendisine oyuncak edinmiş fakir çocukların diyarı. Sıvadan ötesi olmayan, etrafı açık inşaatlarda yaşam mücadelesi veren insanların diyarı. Ki o muhtaç insanlar “Hayır, yetime ikramda bulunmuyorsunuz, düşkünü doyurmaya teşvik etmiyorsunuz.” (Fecr:17,18) ayetleriyle bizden şikayetçi olurlarsa ne yaparız! Gelin de görün bir paket unla gününü bayram sayanları, tadını beğenmediğimiz çikolatalarımızı lezzetine alışıp ikinci da kez canı istemesin diye çocuklarına alamayanları… Gel ve gör ey dünya. Adeta bağırıyor Afrikalı şairin dediği gibi “Bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim, biz de nefes alıp vermekteyiz.”
Kataraktın ardına nasıl da sığdırdın umutla beklenen koca bir hayatı Afrikalı. Gözlerin açıldıkça ben de seninle beraber gördüm o hayatı. Söyle Afrikalı, fakir dünyana sabırlar, umutlar, mutluluklar sığdıran yürek bakışlı senin gözlerin mi, yoksa senden uzakta, senin dünyandan bihaber gözler mi kataraktlı? Senin gözlerin açılır açılmasına da Rabbimin “kördürler” dediği beşerin gözleri açılır mı seni görmeden?
Allah’ım! Sana hamd ediyorum, nimet yağmurunu göremeyen bu âmânın gözlerini âmâlar diyarında açtığın için. Ve sana da Afrikalı… Sayende öğrendim yokun dahi anlamını yitirdiği anlar olduğunu, sayende yüzdüm engin sevgi denizlerinde. Yüreğimi ortaya koyduğum bu gönül yolculuğumdan çöl kadar uçsuz bucaksız sevgi ve selam getiriyorum yurduma çöl insanından.
Ve şimdi Afrikalı, o masum yüzünü diri tutmak için zihnimin çektiği fotoğraflarını izliyorum. Yüreğimi yanında bırakarak çaresi tükenmekte olan umut dolu bakışlarının tercümanı olarak bakıyorum hayata…