Güvenlik güçleri herhangi bir izinleri olmaksızın 14 Ocak 2014 günü sabah 6:20 sularında İHH’nın Suriye halkına yönelik yardımlarının koordine edildiği İHH Kilis Ofisi’nde illegal bir arama gerçekleştirdiler.
Avukatlarımızın itirazlarına rağmen yasal arama prosedürleri ihlal edilmiş, tüm çalışanlar dışarı çıkarılarak hiçbir şahit bırakılmamıştır. İHH Kilis Ofisi’nde çalışan bir personel hakkında olduğu iddia edilen operasyon ilginç bir şekilde personelin evine değil de İHH ofisine gerçekleştirilmiştir. Diğer yandan güvenlik güçleri operasyon sırasında illegal olarak el koydukları bilgisayarları inceleyip herhangi bir şey bulamamış ve sonrasında iade etmiştir.
Medya, kurumumuzu karalamaktan çekinmemiş, bu operasyonu el-Kaide ile bağlantılı olduğu iddia edilen kişilere karşı altı şehirde eş zamanlı olarak yürütülen operasyonun bir parçası olarak yansıtmıştır. Bu operasyonun gerçekleştirilme şekli el-Kaide ve İHH arasında bağlantı kurma çabalarının yeni bir aşamaya ulaştığını göstermektedir. İHH’ya karşı öne sürülen yalan iddialarda başarısız olanlar şimdi İHH personelini hedef almaktadır.
İHH 20 yıldır dünyanın dört bir yanında insani yardım çalışmalarında bulunmaktadır. Bu çalışmalarımız boyunca birçok zorlukla karşılaştık, birçok farklı kişi, grup ve hükümetin suçlamalarına ve tehditlerine maruz kaldık. İHH, Türkiye merkezli yasal ve şeffaf bir kurum olduğu için tüm bu yalan iddia ve saldırılar sonuçsuz kalmıştır.
Özellikle Bosna, Kosova, Çeçenistan, Filistin, Somali ve Suriye’de işgalci ve baskıcı rejimlerce tehdit olarak görüldük. İsrail’in Mavi Marmara saldırısı bu itibarsızlaştırma sürecinde bir dönüm noktası oldu. İsrail medyası Filistin’de onlarca kişinin katledilmesine ve işgale karşı çıkan, Gazze ambargosunu kırmayı hedefleyen sivil girişimleri kolaylıkla görmezden getirip itibarsızlaştırıyor ve dikkatleri başka yöne kaydırabiliyordu. Nitekim İsrail lobisi Batı’da oldukça güçlü. İHH Özgürlük Filosu’nun organizatörlerinden biriydi ve dahası tek Müslüman organizatördü. Özgürlük Filosu’nu itibarsızlaştırmak için İHH doğru hedefti.
Suriye krizi başladıktan sonra bu sefer İHH’nın terörizmle bağlantılı olduğunu iddia eden koroya farklı illegal gruplar ve bazı hükümetler de katıldı. İlginç olan bir şey var ki İHH’nın son zamanlarda Suriye’de gerçekleştirdiği insani yardım ve insani diplomasi çalışmalarından rahatsız olanlar İHH’nın el-Kaide ile bağlantısı olduğunu iddia ediyor.
İHH her zaman dünyanın dört bir yanındaki muhtaçlara yardım elini uzatmıştır. Bu bağlamda Amerikan ve İsrail medyası tarafından suçlanmamız bizim için sürpriz değildir. Asıl üzücü olan yukarıda bahsi geçen haberlerin bazı yerel medya organlarında yer aldığını görmektir.
Dünyanın 136 ülkesinde insani yardım çalışmaları yürüten bir kurumun batılı ülkelerin özellikle de İsrail, Rusya ve ABD’nin politikaları ile uyuşmazlık yaşaması oldukça normaldir. İHH, insani yardım çalışmalarını sürdürürken dil, din, ırk ayrımı gözetmeksizin koşulsuz olarak tüm muhtaçları korumak üzere hareket etmektedir. Fakat baskıcı rejimler Ortadoğu’da, Afrika’da ve Güneydoğu Asya’daki çıkarları için en büyük tehdit olarak İHH’yı görmektedir.
Bu perspektiften hareketle, İHH hakkında haber yapan medya kurumlarının yetimlerin ve mazlum insanların haklarını düşünerek hareket etmelerini temenni ediyor ve bu konuda ciddi bir sorumlulukları olduğunu kendilerine hatırlatmak istiyoruz.