İHH İnsani Yardım Vakfı, UCM Savcılığının İsrail’in Mavi Marmara’ya yaptığı saldırıyla “Savaş suçu” işlediğini tespit ettiği raporu kamuoyuyla paylaştı. İHH Başkanı Bülent Yıldırım, İsrail’in bu sabah Mescid-i Aksa’ya düzenlediği baskında Kur’an-ı Kerimleri yaktığı anın fotoğraflarını da paylaşarak İsrail Konsolosunun derhal ülkesine gönderilmesi çağrısı yaptı.
[videoGaleri-521]
10 kişinin şehit olduğu, 56'sı ağır çok sayıda kişinin de yaralandığı İsrail'in Akdeniz'in uluslararası sularında Gazze'ye insani yardım taşıyan Mavi Marmara gemisine düzenlediği saldırıyla ilgili başlatılan hukuk sürecinde önemli bir gelişme yaşandı.
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Mavi Marmara mağdurları ve Komor devleti avukatlarının yaptığı dava başvurusunu kabul etmiş, dosya UCM savcılığı tarafından incelenmeye başlanmıştı. Dosya ile ilgili incelemesini bitiren savcılık İsrail’in “savaş suçu işlediğini” tespit etti.
Süreçle ilgili gelişmeler ve bundan sonra çizilecek yol haritası için İHH Genel Merkezi’nde Mavi Marmara mağdurlarının katılımıyla bir basın toplantısı düzenlendi.
Toplantıda söz alan İHH Başkanı Av. Fehmi Bülent Yıldırım, konuşmasına İsrail askerlerinin abluka altına altına aldığı Mescid-i Aksa'ya bu sabah yaptığı baskınla başladı.
Mescid'in içine giren İsrail askerlerinin Kuran'ı Kerimleri yerlere atıp, mihrabı çiğnediğini anlatan Yıldırım, şöyle devam etti:
“Mescid-i Aksa'ya yapılan saldırıların tek sorumlusu İsrail değil, İsrail'e göz yuman ülkeler de bu suça ortaktır. İsrail'in Türkiye'ye konsolos göndermesi, doğru değil. Bizim kutsalımıza el uzatıyorlar, Kuran'ımızı yerlere fırlatıyorlar ve ellerini kollarını sallayarak bu ülkeye girip çıkıyorlar '
'Kuran'a yapılan bu hakaret ne Tevrat'a ne de İncil'e yapılır'
'Türkiye'nin bir an önce devreye girerek, Siyonizm’in dünyaya bela olduğunu BM'ye anlatması gerekiyor. İslam dünyası, neden bir araya gelmiyorsunuz? Kur’an-ı Kerim'in ayaklar altına alınması, zannetmeyin ki bilinçsizce yapılıyor. İsrail, tüm bunları bilinçli olarak yapıyor. Vallahi billahi, Kur’an’a yapılan bu hakaret, ne İncil'e ne de Tevrat'a yapılır. Buna izin vermezler.
Bunlar Müslümanlara diyor ki; siz kölesiniz, sizin sesiniz çıkmaz. Ama bu oyun bozulacak, stratejik ittifak var. İsrail, Türkiye'siz yapamaz. İsrail, bir annenin karnında çocuğuna göbek bağıyla bağlı olduğu gibi Türkiye’ye bağlıdır. Ama İsrail, Türkiye'yi kaybedecek. İsrail diyor ya, ‘Türkiye üzerinden doğalgaz çıkaracağız’, o doğalgaz parası sizin başınıza çalınsın. Mescid-i Aksa saldırı altındayken sessiz kalmamız imkansız.”
İsrail'in savaş suçu işlediği tescillendi
UCM'nin yarın resmi olarak açıklayacağı mahkeme kararına değinen Yıldırım, “Uluslararası Af Örgütü, İsrail'in son Gazze katliamında savaş suçu işlediğini tespit etti. Mavi Marmara saldırısından sonra Avrupa Parlamentosu'ndan bir heyet bizi ziyaret etti ve bize dedi ki; Siz haklısınız, ancak karşınızdaki İsrail” dedi.
İsrail’in Mavi Marmara'da yolcuların sivil olduğunu bildiği halde saldırıyı gerçekleştirdiğini kaydeden Yıldırım, UCM Savcılığının deliller ışığında yaptığı tespitleri şöyle sıraladı:
1. İsrail askerleri, 31.05.2010 günü Mavi Marmara ve diğer gemilerdeki eylemleri ile “kasten öldürme, kasten yaralama ve insan onuruna aykırı davranış” suçlarıyla “savaş suçu” işlemiştir.
2. İsrail’ in Gazze üzerindeki etkin kontrolü devam ettiği için İsrail Gazze’ de işgalci statüsündedir.
3. Gazze Özgürlük Filosunda yer alan tüm katılımcılar, uluslararası hukukta korunan siviller statüsünde olup İsrail askerleri, yolcuların sivil olduğunu bildiği halde, saldırıyı gerçekleştirmiştir.
4. UCM Savcılığı bu tespitleri sıralarken İsrail’ in meşru müdafaa tezlerini tartışmaya değer bulmadığına değinmiş ve “hayatını kaybedenlerin otopsi raporları değerlendirildiğinde; baştan, ayaklardan, boyundan defalarca vurulduklarını ve en az 5 kişinin bitişik atış mesafesinden vurularak öldürüldüğünü” belirtmiştir.
Neticede; “Mavi Marmara ve Gazze Özgürlük Filosu” na yapılan saldırıda, Roma Sözleşmesi kapsamında yer alan savaş suçlarının işlendiği; ancak bu suçlarda mağdur olan ve ölen sayısının UCM’ nin yargı yetkisine girecek oranda yoğun olmadığı (“GRAVITY” ilkesi) gerekçesiyle soruşturma yetkisinin bulunmadığına karar verilmiştir. UCM, kendisinin hem suçları tespit edip hem de yargılamama kararı ile mağdurların kendi ülkelerinde yürütülen yürütülmesi gereken yargılamaları da adres göstermiştir. Böylelikle Türkiye’de yürüyen ceza ve tazminat davalarının yerindeliği, haklılığı bir kez de Uluslararası Ceza Mahkemesince tescillenmiştir.”
UCM’nin tüm bunları kabul ettiğini belirten Yıldırım, “Ama bu savaşta sadece 10 kişi ölmüş, 56 kişi ağır yaralanmış, sayıda çok fazla olmadığı için bu benim alanım değil diyor. UCM'nin bu davaya bakması için 100 kişi ölmesi gerekiyormuş' diyerek UCM’ye tepki gösterdi.
Yıldırım ayrıca UCM’nin Türkiye'den Mavi Marmara'ya ilişkin belge istediğini ancak gönderilmediğini vurgulayarak “Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın hassasiyetine rağmen bu belgeyi göndermeyenler kimler?” diye sordu.
Uluslararası Ceza Mahkemesi: “İsrail, Mavi Marmara’da savaş suçu işlemiştir”
İsrail askerî güçleri; Gazze’ ye insani yardım götürmek amacıyla yola çıkan ve sadece yardım gönüllüleri ile insani yardım malzemesi taşıyan “Mavi Marmara ve Gazze Özgürlük Filosu” na, 31.05.2010 günü tüm dünyanın gözleri önünde, vahşice saldırmıştır. Gemilere silahlı ve fiilî saldırıda bulunulmuş, bu müdahale esnasında ve devam eden süreçte on insani yardım gönüllüsü hayatını kaybetmiş, 56’ sı ağır yaralı olmak üzere, onlarca insan yaralanmış, yaralı insanlara kelepçeler takılarak günlerce hücrelerde alıkonulmuş, kendilerine insanlık onuruna yakışmayan şekilde kötü muamelede bulunulmuş ve eşyaları gasp edilmiştir.
İsrail’li yönetici ve askerlerinin faili oldukları bu suçlar, ulusal ve uluslararası düzeyde tüm hukuk mercilerine taşınmış ve sorumluların cezalandırılmaları istenmiştir. Bu kapsamda 14.05.2013 tarihinde Roma Sözleşmesine taraf olan ve Mavi Marmara gemisinin bayrak devleti olan Komor Devleti adına, Hollanda-Lahey’ de bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM)’ ne başvurulmuştur.
UCM Savcılığı, bu deliller ışığında aşağıdaki tespitlerde bulunmuştur:
1. İsrail askerleri, 31.05.2010 günü Mavi Marmara ve diğer gemilerdeki eylemleri ile “kasten öldürme, kasten yaralama ve insan onuruna aykırı davranış” suçlarıyla “savaş suçu” işlemiştir.
2. İsrail’ in Gazze üzerindeki etkin kontrolü devam ettiği için İsrail Gazze’ de işgalci statüsündedir.
3. Gazze Özgürlük Filosunda yer alan tüm katılımcılar, uluslararası hukukta korunan siviller statüsünde olup İsrail askerleri, yolcuların sivil olduğunu bildiği halde, saldırıyı gerçekleştirmiştir.
4. UCM Savcılığı bu tespitleri sıralarken İsrail’ in meşru müdafaa tezlerini tartışmaya değer bulmadığına değinmiş ve “hayatını kaybedenlerin otopsi raporları değerlendirildiğinde; baştan, ayaklardan, boyundan defalarca vurulduklarını ve en az 5 kişinin bitişik atış mesafesinden vurularak öldürüldüğünü” belirtmiştir.
Neticede; “Mavi Marmara ve Gazze Özgürlük Filosu” na yapılan saldırıda, Roma Sözleşmesi kapsamında yer alan savaş suçlarının işlendiği; ancak bu suçlarda mağdur olan ve ölen sayısının UCM’ nin yargı yetkisine girecek oranda yoğun olmadığı (“GRAVITY” ilkesi) gerekçesiyle soruşturma yetkisinin bulunmadığına karar verilmiştir. UCM, kendisinin hem suçları tespit edip hem de yargılamama kararı ile mağdurların kendi ülkelerinde yürütülen yürütülmesi gereken yargılamaları da adres göstermiştir. Böylelikle Türkiye’de yürüyen ceza ve tazminat davalarının yerindeliği, haklılığı bir kez de Uluslararası Ceza Mahkemesince tescillenmiştir.
Burada, İsrail’ in Özgürlük Filosuna yapmış olduğu saldırının savaş suçu olarak nitelendirilmesi, haklılığımızın ve yaşadığımız mağduriyetlerin tespiti açısından son derece önemlidir. UCM, İsrail’ in savaş suçu işlediğini tescil etmiştir. 60 sayfayı bulan gerekçeli kararın içeriğine bakıldığında İsrail’ in yapmış olduğu haksız ve hukuksuz eylemler sıralanmış, savaş suçunun unsurları tartışılmış ve mağdurların haklılığı ortaya konulmuştur. Ancak evrensel vicdanın temsilcisi olarak yola çıkan insani yardım gönüllülerinden 10 kişinin ölümü, 56 kişinin ağır yaralanması ve 100’lerce kişiye karşı yapılan işkence ve onur kırıcı kötü muameleler, UCM tarafından yerel bir olay gibi değerlendirilmiş gravity-yoğunluk unsuru bakımından bu davaya bakamayacağına karar vermiştir. Halbuki, Mavi Marmara olayı; Mescid-i Aksa, Gazze’ de yaşanılan dram ve Filistin davasından bağımsız düşünülemez.
Öte yandan kararın detaylarına bakıldığında asıl bağlayıcı olan Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi raporuna karşı, İsrail’in hukuki sorumluluktan kurtulmak için oluşturduğu bir tezgah olan Palmer Paneli’nin hukuk mücadelesine nasıl bir zarar verdiği de bir kez daha ortaya çıkmıştır. Tarafgir, planlı, siyasi bir oluşumla sonuçsuz ve rapor haline bile dönüşmeyen Palmer Paneli’nin nakıs raporu bütün bu özelliklerine rağmen Türkiye’nin devlet olarak bu panele taraf olması nedeniyle bu kararda da kullanılmıştır. Ayrıca Türkiye’nin UCM’nin bu soruşturması sürecinde UCM’nin taleplerini cevapsız bırakması da gözden kaçmayan önemli bir husustur.
Sonuç olarak, UCM, her ne kadar doğru ve yerinde tespitlerde bulunmuş ve İsrail’ in suçlarını ve haksızlığını tescillemişse de bu yargılamayı yapma cesaretinde bulunamamış ve varoluş sebebinin sorgulanmasına neden olmuştur. Komor Birliği Devleti’nin avukatları tarafından bu karara itiraz edilecek olup bu temyiz süreci UCM tarihinde ilk kez gerçekleşecek bir süreç olacaktır. Tarafımızca da Mahkemenin vereceği nihai kararın takipçisi olunacaktır.