Mülkiye Okyay
Ben bu projede ilk kez 2009 yılının şubat ayında yer aldım. Kara kıtanın insanlarını ilk kez o zaman gördüm. Bilmiyordum nasıl bir yere gideceğimi ve bu bilinmezlik korkutuyordu beni. Hem korkuyordum, hem de gitmek istiyordum. Yüreğimden bir ses gitmeli, görmeli ve yardım etmelisin diyordu. Yoksa macera arayışında değildim. Sudan'a ilk geldiğimde şaşkın şaşkın etrafı seyrediyor, daha önce gördüğüm yerlerle kıyaslıyordum düşüncelerimde. Şimdi 2010 Ekim ayı ve bir kez daha gitmem için bir fırsat çıktı önüme, hiç düşünmeden giderim dedim. Yardım ederek insanları mutlu ettiğimde o sıcacık içten gülümsemeyi görmek var ya işte yaşamda beni en mutlu eden şey bu. Başka bir sebebim daha vardı gitmem için. Bir hocam vardı lisedeyken, dünyalar iyisi, idealist, her zaman her olay karşısında bardağın hep dolu tarafını gören muhteşem biriydi o. Pankreas kanseri olduğunu duydum bir gün. Çok üzüldüm. Birkaç kez konuştuk, nasıl mutlu olmuştu, onu arayıp bulduğum için. Temmuz ayı ortalarında çok hasta olduğunu ve hastanede olduğunu duydum. Hemen ziyaretine gittim. Öylesine zayıflamıştı ki tanımak da zorlandım, 35-40 kilo civarındaydı. Çok zor nefes alıyordu, içim parçalandı onu öyle gördüğümde. Sözlerin bittiği anlar vardır ya işte öyle anlardan biriydi o an. Hocam kendini zorlayarak konuştu ve bana ''facebook da resimlerini gördüm Afrika'ya gitmişsin, çok hoşuma gitti. Ben de hep Afrika'ya gitmek ve orada gönüllü çalışmak istemiştim, ama kısmet olmadı'' dedi. Ben de ''hocam siz benim hep ideoloğum oldunuz, inşallah bir kez daha gitmek kısmet olursa, sadece sizin için gideceğim'' dedim.
Gözlerinin içi ışıldadı bir an. Biraz daha yanında kaldım ve ayrıldım. Öylesine yoğun bir duygu seli yaşıyordum ki, içim hüzünle dolmuştu. Ona söz vermiştim. Allah'ım önüme bir fırsat çıkar ve gitmem için izin ver, canım hocamın ızdıraplarını dindir diye hep dua ettim. Öğretmenim o görüşmeden 5 gün sonra vefat etti. Cenazesinde nasıl canım yandı anlatamam. Fazla zaman geçmedi 10-15 gün sonra İHH'dan bir mail aldım, Sudan için hemşire ihtiyacımız vardır diye. İçim coştu bir an ve Mevlam sözümü tutmama izin veriyordu. Sanki olacak diye düşündüm ve hemen cevapladım maili. Bu arada Pakistan da sel felaketi oldu. Sağlık Bakanlığı kapsamında acil ekip toplandı ve sel bölgesine gittik. Bir cehennemin ortasıydı sanki orası ama bir şeyler yapabilecek olmanın huzuru vardı içimde. İnsanlık adına bir adım atmak beni nasıl mutlu ediyordu. Pakistan da ki görevlerimizi tamamlayıp 35 gün sonra ülkemize döndük ve Sudan yazımın onay aldığını, bir hafta sonra gideceğimi öğrendim. Pakistan da ki çalışma arkadaşlarım daha üzerinden sel travmasını atmadan, kendini toparlamadan gidecek misin bu göreve dediler. Nasıl gitmem sözüm vardı, ve ben mi travmadaydım; yoksa açlığı, felaketi, yokluğu ve karanlığı yaşayan göremeyen insanlar mı?...
O gün geldi ve yola çıktık. Biliyordum nasıl bir yere gittiğimi. Hem verdiğim sözü tutacak olmamda çok onurlandırıyordu beni. Sudan'da ki çalışma arkadaşlarımla tek bir yürek olup kara kıtanın karanlık dünyalarını aydınlattık hep birlikte. Son derece özveriyle çalıştı ekibimiz. Benim için bu görevin önemi çok büyüktü. Umarım Rahmetli öğretmenim Fatma Sabır'a vefa borcumu bir nebze olsun ödemişimdir. Mekanın cennet olsun güzel insan.
Öncellikle İHH çalışanlarına, Afrika Katarakt Projesine katkıda buluna tüm insanlara, İhsan Özyürek abime, Cuma kardeşime ve tüm ekip arkadaşlarıma özverili çalışmalarından dolayı sonsuz teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim.