Kadir Has Kültür ve Sanat Merkezi'nde düzenlenen geceye, İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım, İHH Kayseri Şube Başkanı Şaban Sözduyar, 2010 yılında Mavi Marmara gemisinde hayatını kaybeden Furkan Doğan'ın babası Ahmet Doğan ve çok sayıda davetli katıldı. Gece, Kuran-ı Kerim tilavetinin okunması ile başladı.
Ardından söz alan Başkan Bülent Yıldırım, dünyanın bir çok noktasında Amerika'nın, İsrail'in, NATO'nun, Çin'in, Fransa'nın Hindistan'ın, Müslümanları öldürdüğünü ama hiç bir yerde Hristiyanların Yahudileri öldürmediğini veya Hristiyanlarla Hristiyanların savaşmadığını ifade etti.
"Hristiyanlar, yahudiler, mecusiler birleşmiş, sadece müslüman öldürüyorlar"
Bu ölümlerden ibret alınmadığını belirten Yıldırım, şunları kaydetti:
"Hristiyanlar, Yahudliler ve Mecusiler birleşmiş sadece Müslüman öldürüyorlar. Biz ise partilere, STK'lara, gruplara, cemaatlere ayrılmışız, birliğimizi beraberliğimizi koruyamıyoruz. Bizim için bu ölümler hala mı ibretlik değil? Bir tane Hristiyan'ın bir Hristiyan'ı öldürdüğünü bana söyleyin. Herkes Müslüman öldürüyor biz ise bir araya gelemiyoruz. Herkesin kendi grubu var, herkes kendi aşiretini kurmuş. Allah Müslümanlara akıl fikir versin. En büyük teşkilat İslam ümmetinin teşkilatıdır. En büyük dava İslam davasıdır. Biz İslami hareket olarak ümmetin hareketiyiz. Grupçuluğu, hizipçiliği bırakmak zorundayız. Bombalar düştüğü zaman 'şu bu gruptan o ölmesin', 'bu o gruptan ölmesin' demiyor. Bosnayı, Çeçenistan'ı, Bağdat'ı dünyadaki bütün savaş bölgelerini gördüm. Emperyalistler, siyonistler bombayı attığı zaman 'bu kız açık ölmese de olur', 'bu kız kapalı ölsün', 'bu laiktir', 'bu İslamcıdır', bu falan mezheptir diye ayrım yapmaz' Müslüman coğrafyasındaki herkese bomba yağdırırlar."
BÜLENT YILDIRIM’IN FURKAN DOĞAN anısı
Yıldırım, 2010 yılında İsrail askerleri tarafından saldırıya uğrayan Mavi Marmara gemisinde Furkan Doğan ile bir anısını anlattı. Yıldırım, "İki tane gencimizle iyi sohbet etmemenin hep hüznünü yaşadım. Biri rahmetli Furkan Doğan'dır. Mavi Marmara'da artık bize saldıracaklarını anlamıştık. İstişareler ediyorduk. Dünyaya çağrıda bulunuyorduk, mesajlar veriyorduk. Bu ara biraz boş bir vakit buldum ve bir köşeye geçip oturdum. Sonra rahmetli Furkan geldi. Başkanım biraz konuşabilir miyiz? dedi. 'Ben üniversite sınavına gireceğim. Afrika'da ki kardeşlerim için doktor mu olsam?' dedi. O kadar yoğundu ki kafam. 'Şu bir kaç gün geçsin öyle sohbet edelim' dedim. Sohbet etmeyi çok istemişti ama ben anlayamamıştım. Demek ki nasip meselesi. Sonra Furkan elinde bir süpürge ile Mavi Marmara'da yerleri süpürmeye devam etti. Gönüllü olarak her şeye koşuyordu" ifadelerini kullandı.
