Doğu Türkistan’da yaşanan hak ihlallerini, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’ne taşıyan İHH İnsani Yardım Vakfı, Kaliolla ailesinin akıbetiyle alakalı basın açıklması yaptı.
Yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; "Çin’de kanlı bir iç savaş sonucu iktidarı ele geçiren Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) 1949 yılında işgal ettiği ve 1955 yılında Şincan Uygur Özerk Bölgesi adıyla hakimiyeti altında tuttuğu Doğu Türkistan’da, insan hakları ihlalleri hayatın tüm alanlarında devam etmektedir. Çin, sistematik asimilasyon, işçi ihraç programlarıyla Çin içlerine zorunlu göç ve nüfus planlama politikaları ile Doğu Türkistan’ın Müslüman nüfusunu eritirken, Çinlilerin ev ve iş garantileriyle bölgeye göçleri teşvik edilmekte, demografik yapı tersine çevrilmeye çalışılmaktadır.
Çin’in Doğu Türkistan bölgesinde periyodik olarak devam ettirdiği zulmün arkasında yatan nedenlerden en önemlisi ekonomiktir. 138 çeşit madenin çıkarıldığı Doğu Türkistan, özellikle petrol, doğalgaz, uranyum, altın, kömür gibi madenler açısından oldukça zengindir ve Çin için hayati önemi haizdir. Bölge aynı zamanda 8 ülkeyle var olan sınırları, Çin’in 2013 yılında ilan ettiği “Bir Kuşak Bir Yol” projesinin güzargahında olması gibi nedenlerle jeoekonomik ve jeostratejik açıdan büyük öneme sahiptir.
Çin Hükümeti, özellikle 11 Eylül sonrasında dünyada oluşturulan İslam karşıtlığından faydalanarak bölgede yaşayan Uygur, Kazak, Kırgız, Özbek, Tacik, Hui ve diğer Müslümanlardan kurtulmak için bir uygulama başlattı. Çin, uygulamaya koyduğu “toplama kamplarını” algı operasyonu ile “meslek edindirme kursu” olarak dünyaya lanse etmeye başladı. Bu şekilde Doğu Türkistanlıları terörizm, ayrımcılık ve aşırılıktan arındıracağını iddia etmektedir. 2017 yılı Nisan ayından itibaren kitlesel olarak insanların hapsedildiği kampların varlığı ancak 2018 yılı Ekim ayında ortaya çıkartıldı. Kampların varlığı, uydu görüntüleri ve hapisten çıkan kişilerin şahitlikleriyle ispatlanınca Çin, kampların varlığını kabul etmek zorunda kalmıştır. Çin, uluslararası toplum nezdinde eleştirilen, hukuka ve evrensel insan haklarına aykırı uygulamalarını her geçen gün sayısı artan bu kamplarda Doğu Türkistan’ın Müslüman halklarına yönelik zulmünü arttırarak devam ettirmektedir. Tibet’teki yoğun hak ihlalleriyle bilinen Chen Quanguo’nun, 2016 Ağustos ayında Doğu Türkistan’a parti sekreteri olarak atanmasıyla birlikte toplama kampları çoğaltılarak yaygınlaştırılmış, mevcutlar daha da genişletilmiş ve uygulanan baskı ve şiddette artırılmıştır. Halihazırda adı geçen kampların sayısının 1200’ü bulduğu, bu kamplarda tutulan insan sayısının ise 3-8 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir.
Bugün sizlerle paylaşmak istediğimiz korkunç dramın tanığı ise 1984 Doğu Türkistan İli Kazak Otonom bölgesi Tarbagatay eyaleti Dürbiljin ilçesi doğumlu ve Kazakistan’a göç ederek vatandaşlık alan tanınmış müzisyen Akikat Kaliolla’dır. Akikat Kaliolla, Atajurt Kazak Human Rights kurumuna başvurarak, Doğu Türkistan İli Kazak Otonom bölgesi Tarbagatay eyaleti Dürbiljin ilçesinde yaşayan 1949 doğumlu hukukçu ve insan hakları savunucusu babası Tursun Kaliolla’nın 15 Mart 2018 tarihinde, annesi 1954 doğumlu Verena Mukatay’ın, kardeşleri 1985 doğumlu Mukatay Kaliolla ve 1987 doğumlu Parasat Kaliolla’nın Ağustos 2020 sonrasında Çin Emniyet görevlilerince hiçbir hukuki gerekçe gösterilmeksizin evlerinden gözaltına alındığına dair görsel ve yazılı şikâyet dilekçesi verdiğini ve daha sonra Kazakistan hükümetine, Dışişleri Bakanlığına, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Kazakistan seyahatinde bizzat kendisine ve uluslararası medyaya sayısız röportajlar verdiğini ifade etmiştir. Babası Tursun Kaliolla, 05 Mart 2018 tarihinde Çin hükümetine verdiği dilekçede, Tarbagatay eyaleti komünist parti yöneticilerinin isimlerini vererek kolluk güçleri eliyle eyaletin il, ilçe ve köylerinde hukuksuz uzun süreli gözaltılar yapmakta olduğunu, binlerce masum insanın hiçbir gerekçe gösterilmeksizin gözaltına alınarak oluşturulan kamplarda uzun süreli tutsak tutulmakta olduğunu ve tüm yapılan uygulamanın ağır insan hakları ihlali olduğunu bildirmiştir.
Tursun Kaliolla vermiş olduğu bu dilekçeler nedeniyle tutuklanarak Dürbiljin ilçesindeki bulunan 9 kamptan en korkuncu olan Turgun kampına götürülmüştür. Eşi ve çocukları aynı zamanda ev hapsine alınmışlardır. Akikat Kaliolla ne kampta tutsak olan babasından ne de ev hapsinde olan annesi ve kardeşlerinden haber alamaz olmuştur. 15 Aralık 2020 tarihinde ilçedeki akrabalarından babasının kampta öldürüldüğü haberi kendisine ulaşmıştır. Ancak bugün itibariyle Akikat, annesi ve kardeşlerinden tüm çaba ve aramalarına rağmen hala haber alamamaktadır.
Bu noktada Doğu Türkistan’da yaşanan hak ihlallerini yakından takip eden bir kurum olarak; Tursun Kaliolla’nın cenazesinin teslimi ve otopsi yapılması talebiyle birlikte hayatlarından endişe duyulan eşi ve çocuklarının akıbetinin belirlenmesi için Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’ne yazılı olarak 16.12.2020 tarihinde başvurumuzu yaptığımızı kamuoyuna duyuruyoruz. Çin Hükümeti’nin ekonomik, kültürel ve dini nedenlerle Doğu Türkistanlı Uygurlara karşı neredeyse bir asırdır uygulamış olduğu zulüm ve insanlık dışı uygulamalarına karşı dur demek adına uluslararası kurum ve organları, tüm devletleri, insan hakları örgütlerini de bu noktada Çin’in insan haklarına aykırı uygulamalarına son vermek adına bize ve Doğu Türkistan halkına destek vermeye davet ediyoruz. Saygı ile Kamuoyunun dikkat ve bilgilerine sunarız."
İHH İnsani Yardım Vakfı