İsrail’e iki yangın uçağının gönderilmesi üzerine medyada Türkiye-İsrail ilişkilerinin yumuşama sürecine girdiği, İsrail’in özür ve tazminat ödeyeceği belirtiliyor. Olayın en önemli tarafı şehit aileleri, düzenledikleri basın toplantısında bu konudaki talep ve beklentilerini açıkladılar.
İHH İnsani Yardım Vakfı’nın genel merkezinde düzenlenen basın toplantısına Şehit Cevdet Kılıçlar’ın eşi Derya Kılıçlar, şehit Furkan Doğan’ın babası Ahmet Doğan, Şehit Necdet Yıldırım’ın eşi Refika Yıldırım, Şehit Çetin Topçuoğlu’nun eşi Çiğdem Topçuoğlu, Şehit Ali Haydar Bengi’nin eşi Saniye Bengi, kızı ve kaynı Muhammed Ensari, Şehit Cengiz Songür’ün oğlu İsmail Songür, Şehit İbrahim Bilgen’in oğlu İsmail Bilgen, Şehit Fahri Yaldız’ın kardeşi Hasan Yaldız ve İHH İnsani Yardım Vakfı Başkanı Bülent Yıldırım katıldı.
Basın toplantısında 31 Mayıs 2010 tarihinde Gazze’ye insani yardım malzemesi götürürken Mavi Marmara gemisine saldıran ve 9 insani yardım gönüllüsünü şehit eden İsrail’in özür ve tazminat ödemekle olayı kapatamayacağı vurgulandı. Şehit aileleri, “Yakınlarımız Ablukanın kaldırılması yolunda şehit oldular. Ancak abluka kalkarsa acımız bir nebze olsun hafifler” dediler. Şehit aileleri İsrail’e iki yangın uçağı gönderilmesi konusunda incindiklerini dile getirdiler. O uçakların Mavi Marmara gemisi uluslar arası sularda saldırıya uğradığında neden gönderilmediğini sordular.
Formalite bir özür ve tazminat kabul edilemez
Şehit Furkan Doğan’ın babası Yrd. Doç. Dr. Ahmet Doğan, formalite bir özür ve tazminatın kabul edilemeyeceğini belirtti.
Doğan, oğlunun Gazze’deki ablukanın kaldırılması yolunda şehit olduğunu belirterek, “Oğlum bu ablukanın kırılması amacı ile bu gemideydi. Tek amacı vardı: İnsani yardım. En azından bu uğurda şehit oldu. Özür dilemek tek başına af nedeni olacak bir mevzu değildir. Özür dilenecekse bu formalite bir özür olmamalıdır. Anladığım kadarıyla samimi bir özrü dilemede bulunmayacaklar. Biraz da böyle dilin ucuyla formalite icabı özür dilenecek gibi geliyor bize. Formalite bir özür olmamalıdır. Bunu kabul etmeyiz” şeklinde konuştu.
Tazminat şehit kanlarının karşılığı değildir
Doğan, İsrail’i ödemesi beklenen tazminat konusunda şunları söyledi: “Tazminat esas itibari ile şehitlerin karşılığı olarak algılanırsa yanlış olur. Şehitlerinin hiç birinin tırnağının ucu dahi para ile ifade edilemez. Ancak bu tazminat İsrail basınında takip edebildiğimiz kadarıyla adeta sadaka verilecek şeklinde rakamlarla telaffuz ediliyor.
Bizler şehit aileleri olarak onlardan gelecek paraya ihtiyacımız yok ama tazminat da bir şekilde suçun cezasının bir parçasıdır. Öyle bir tazminat olmalı ki İsrail’in canının yanmasını sağlayacak şekilde bir rakam olmalıdır. Biz burada oyun oynamıyoruz, basit bir özür dileme, basit bir tazminatla geçiştirilemeyecek kadar büyük bir suç işlenmiştir. Yapılan katliamdır, kasıtlı adam öldürülmüştür, vahşettir. Bu suçunu kabul etmesini, açıkça deklare etmesini bekliyoruz.”
Doğan, İsrail’e gönderilen iki yangın uçağı ile ilgili ise şunları söyledi: “İsrail’e yangın nedeniyle uçakların gönderilmesi insani ve İslami olarak doğrudur ancak bizleri yaralamıştır. Bir miktar acıtmıştır. Kendi duygularım olarak iletmek isterim. Sonuçta biz de insanız, duygularımız var. Her ne kadar bürokrasi ve siyaset duygulardan uzak olsa da bunların da dikkate alınmasını isterdik.”
O askerler yargılanmalı
Şehit Cevdet Kılıçlar’ın eşi Derya Kılıçlar ise konuşmasında “Sadece özür beyanıyla ve tazminat ödenmesi ile bu olayın kapanmamasının gerektiğini düşünüyoruz. Olay bu kadar basit değil. Bu kesinlikle vahşettir. Bu kişilerin cezalandırılması gerekiyor. Nasıl insanlar suç işlediğinde yargılanıyorsa İsrail’de yargılanmalı. Bu vahşeti uygulayan askerlerin mutlaka yargılanmasını istiyoruz. Ve ablukanın kaldırılmasını istiyoruz. Özür ve tazminat yeterli olmayacaktır” dedi.
Kılıçlar, yangın uçaklarının İsrail’e gönderilmesi konusunda şöyle konuştu: “Türkiye’nin İsrail’deki yangına uçak göndermesi, kesinlikle bizi üzmüştür. İsrail’deki yangını söndürmek için gönderilen uçaklar, neden 31 Mayıs günü Mavi Marmara’ya gönderilmedi, çok merak ediyorum. Sayın Başbakanımız ve dışişleri bakanımıza çok teşekkür ediyorum. Başbakanımız bugüne kadar hiçbir başbakanın göstermediği hassasiyeti göstermiştir. Bunu kabul ediyorum ve teşekkür ediyorum ama bu ne yazık ki yeterli değil. Bu ablukanın kaldırılması gerekiyor.”
Onlar askerlerini ödüllendirdiklerinde bizim canımız yandı
Refika Yıldırım da, “Bizler çok zor günler geçiriyoruz ama çok da gururluyuz. Eşlerimiz oraya sadece Allah rızasını için gittiler. Onlar askerlerini ödüllendirdikleri zaman bizim canımız bir kez daha yandı. Gerçek anlamda sorumluların cezalarını çektiklerini gördükten sonra rahatlayacağız. Abluka kalktığı zaman bizim gönlümüz biraz rahatlayacak. Taleplerimizin yerine getirilmesini istiyoruz” şeklinde konuştu.
Eşiyle birlikte gemide bulunan Çiğdem Topçuoğlu ise “Eşim yanımda şehit oldu. Ellerimle gözlerini kapattım. Benim için gurur verici bir olaydı. Yüreğimiz gerçekten yanıyor. Aynı şu an İsrail’de yanan ormanlar gibi. Orman yangınına giden o uçaklar bize yardıma gelmiş olsaydı yangınımızı belki bir ölçüde hafifletecekti. Ama bizi tek başımıza bıraktılar orada” dedi.
Muhammed Ensari, “Kesinlikle Gazze ablukası kalkmalı. Ancak bu bizim acımızı hafifletir” derken Hasan Yaldız ise “Benim ağabeyimin tek amacı vardı oradaki yetim çocuklara bir park yapmaktı. Ben o parkı görmek istiyorum” diye konuştu.
İsmail Songür ve İsmail Bilgen de konuşmalarında özür ve tazminatın yanı sıra ablukanın kaldırılmasını beklediklerini ifade ettiler.
Yıldırım: Can yakıcı bir tazminat ödenmeli
İHH Başkanı Bülent Yıldırım ise “Can yakıcı bir tazminat ödenmeli. Bütün dünyadan, Türkiye’den, şehit ve yaralı ailelerinden özür dilenmeli. Ambargo ve abluka acilen kaldırılmalı. Ve kaldırıldığı 31 Mayıs 2011 tarihinde düzenlenecek yeni filo ile tespit edilmelidir” dedi.
İsrail'in Türkiye ile ilişkilerini düzeltmek için bir takım çalışmalar içinde olduğunu dile getiren Yıldırım, "Bu bizler tarafından nasıl algılanıyor? Bizim beklentilerimiz nelerdir? Şehit ailelerinin beklentileri nelerdir? bunlar paylaşmak istedik." diye konuştu. Türkiye'nin Mavi Marmara gemisinde bulunan Türklere ve diğer katılımcılara sahip çıktığını belirten Yıldırım, Başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere diğer yetkililere tek tek teşekkür etti. Yıldırım, "Sayın Başbakana, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'na ve tabii bu konuda yanımızda yer alan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e çok teşekkür ediyoruz. Onur verici bir şekilde İsrail'e gerekli tavrı ortaya koydular. İsrail yapmış olduğu bu saldırıdan dolayı zaten zor durumda kaldı biraz kendini kurtarmak için bizi hemen serbest bıraktı. Gemilerimizi aylar sonra gönderdi. Gemiler her safhasını belgeledik bütün motorlarının içerisine alçakça bir şekilde parçalar atmışlar, jeneratörleri yakmışlar hurda halinde gönderdiler. Biz şimdi özür dileyeceğiz diyorlar ve tazminat ödeyeceğiz diyorlar. Bunu yapacaklar, bunun karşılığında da ilişkileri eskisi gibi olmasını istiyorlar" şeklinde konuştu.
Yıldırım Mavi Marmara saldırısından sonra BM İnsan Hakları Komisyonu'nun bir rapor hazırladığını ve bu rapora göre gemide kasten adam öldürüldüğünü belirtti.
Yıldırım, "Raporda; işkence, insanlık dışı muamele, kasten azap vermek var, keyfi tutuklama ve gözaltı var, ifade hürriyetinin kısıtlanması var, malların gasp edilmesi var deniyor. Bu kadar suç yazılmış bunun cezası ne olacak. Türkiye'de biri bir kişiyi öldürdüğü zaman tazminat ödeyelim de yargılamadan vazgeçelim diyebiliyor muyuz? Bu adam öldüren ve buna emir verenlerin yargılanması ve tutuklanması gerekiyor. Furkan'ın babası Amerika'ya giderek Furkan için dava açacak. Çünkü Furkan Amerika vatandaşıydı. Henüz Türkiye'de dava açılamadı. Neden adli tıp raporu gönderilmiyor. Dün gazetelerdeki haberlere baktım 'İsrail şehit yakınlarından özür dileyecek' deniyor. Bir kere mutlaka Türkiye'den ve bütün dünya devletlerinden özür dilemesi lazım. Tazminat ödenecek deniyor. 50 ila 200 bin dolar arası deniyor. Eğer bu kadar küçük tutarsanız miktarı tazminat ödenmiş sayılmaz" Diye konuştu.